Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Unutulmuş Diyârlar-Forgotten Realms Etkinliği :))
Silah Ustaları Zak bu fısıldanan soruyu duymuşa bile benzemiyordu. “Ah, genç kahraman döndü,” dedi, “yaşının ötesinde yiğitliklere sahip savaşçı.” “Neden benimle alay ediyorsun?” dedi Drizzt. “Kancalı dehşetleri öldüren,” diye sürdürdü Zak. Şimdi kılıçları elindeydi ve Drizzt de palalarını çekerek karşılık verdi. Bu karşılaşmada kuralları ya da silah seçimini sormaya gerek yoktu. Drizzt daha buraya gelmeden önce biliyordu ki, bu kez kural yoktu. Silahlar kendi silahları, her birinin sayısız düşmanı öldürmekte kullandığı kılıçlar olacaktı. “Toprak elementalını öldüren,” diye homurdandı Zak alay ederek. Ölçülü bir saldırı gerçekleştirdi, tek bir kılıçla basit bir hamle. Drizzt savuşturma üzerine kafa bile yormadan, kılıca vurarak yana itti. Zak’ın gözlerinde birden ateşler yandı, sanki bu ilk temas, hamlesini yumuşatan tüm duygusal bağları paramparça etmiş gibi. “Yüzey elflerinin kız çocuğunu öldüren!” diye haykırdı, bir övgü değil, suçlamayla. Sonra, acımasız ve güçlü ikinci saldırı geldi; Drizzt’in kafasına inmekte olan kavisli bir darbe. “Kendi kana susamışlığını tatmin etmek için onu ikiye ayıran!” Zak’ın sözcükleri, Drizzt’in duygusal savunmasını kırdı ve bir tür zalim zihinsel kırbaç gibi, yüreğini karmaşayla sarmaladı. Ancak Drizzt deneyimli bir savaşçıydı ve refleksleri duygusal şaşkınlığını yansıtmıyordu. Bir pala, üzerine inen kılıcı karşılamak üzere kalktı ve zararsızca yana gönderdi. “Katil!” diye homurdandı Zak açıkça. “Ölen çocuğun çığlıklarından hoşlandın mı?” Bir öfke girdabıyla Drizzt’e atılırken, kılıçlarını her şekilde savuruyor, her açıdan saldırıyordu. Bu sahtekarın suçlamaları ile hiddetten çılgına dönen Drizzt öfkeyle karşılık verdi ve kendi sesindeki hiddeti duymaktan başka sebebi olmaksızın haykırdı. Dövüşü seyreden herhangi birinin, sonraki birkaç görülmesi zor hareket üzerine, soluğu kesilirdi. Karanlıkaltı asla, iki kılıç ustasının diğerini-ve kendini-tutsak eden iblise saldırdığı böylesi zalim bir dövüşe tanık olmamıştı. Adamantit çentilip, kıvılcımlar saçıyor, her iki dövüşçünün de üzerine kan damlaları sıçrıyordu. Ancak, ikisi de ne acıyı hissediyor, ne de diğerini yaraladığını fark ediyordu. Drizzt, iki kılıçla yandan bir darbe ile gelip, Zak’ın kılıçlarını iki yana açtı. Zak harekete çabuk karşılık verdi ve tam bir daire çizerek, Drizzt’in palalarına, genç savaşçının ayaklarını yerden kesmeye yetecek güçte bir darbe indirdi. Drizzt yuvarlanıp, hücuma geçmiş hasmıyla karşılaşmak üzere yeniden ayağa dikildi. Sonra aklına bir fikir geldi. Drizzt yükseldi; fazlaca yükseldi ve Zak onu topuklarının üzerine getirdi. Drizzt pek yakında olacakları biliyordu; bunu açıkça davet etmişti. Zak birçok birleşik manevrayla Drizzt’in silahlarını yüksekte tuttu. Sonra, geçmişte Drizzt’i altettiği harekete girişti. Drizzt’in yapabileceği en iyi şeyin eşit konumda kalmak; yani alçaktan çift hamle olduğunu sanıyordu. Drizzt, uygun düşen aşağıda çapraz savunmayı yapması gereken şekilde gerçekleştirdi ve Zak, hevesli rakibinin hareketi geliştirmeye çalışmasını bekleyerek gerildi. “Çocuk katili!” diye homurdandı Drizzt’i teşvik ederek. Drizzt’in çözümü bulmuş olduğunu bilmiyordu. Şimdiye kadar hissettiği tüm öfkeyle ve genç yaşamının tüm düş kırıklıkları birikmişken, Drizzt Zak’a odaklandı. O kendinden hoşnut surat, sahte gülümsemeler ve kana susamışlık. Kabzalar arasından tekmeledi Drizzt, öfkesinin her bir dirhemini tek bir darbede biriktirerek. Zak’ın burnu çatırdayarak dümdüz oldu. Gözleri yukarı kaydı ve çukur yanaklarına kan fışkırdı. Zak düşmekte olduğunu, bu şeytani genç savaşçının, Zak’ın üstesinden gelmeyi umamayacağı bir avantajla, bir an sonra tepesinde olacağını biliyordu. “Ne haber, Zaknafein Do’Urden?” diye homurdandığını duydu Drizzt’in uzaklardan, sanki uzağa düşüyormuş gibi. “Do’Urden Evi’nin silah ustasının marifetlerini işittim! Öldürmekten nasıl haz duyduğunu!” Ses şimdi daha yakındaydı; Drizzt yakına gelmiş ve Zaknafein’ın seken hiddeti, onu, döne döne, dövüşe geri yollamıştı. “Zaknafein için cinayet işlemenin ne kadar kolay olduğunu işittim!” dedi Drizzt alay edercesine. “Rahibeleri, diğer drowları öldürmenin! Bütün bunlardan çok mu hoşlanıyordun?” Sorusunu her palasından bir darbeyle; Zak’ı öldürmeyi, her ikisinin de içindeki iblisi öldürmeyi hedefleyen saldırılarla tamamladı. Ancak Zaknafein şimdi tamamen kendindeydi ve kendinden de Drizzt’ten olduğu kadar nefret ediyordu. Son anda, kılıçları şimşek hızıyla yukarı kalkıp çaprazlandı ve Drizzt’in kollarını iki yana açtı. sonra Zak bir tekmeyle bitirdi. Tekmesi, yüzü koyun konumundan ötürü, çok kuvvetli değildi, ancak Drizzt’in kasıklarını doğru şekilde bulmuştu. Drizzt soluğunu tuttu ve hala biraz sersemlemiş halde olan Zaknafein’ın kalkmakta olduğunu görünce, kendini toplamaya çalışarak, fırıl fırıl döndü.“Bütün bunlar çok mu hoşuna gidiyor?” diye sormayı becerdi, yeniden. “Hoşuma mı gidiyor?” diye tekrarladı silah ustası. “Bu sana haz mı veriyor?” dedi Drizzt suratını ekşiterek. “Haz!” diyerek onayladı Zak. “Öldürüyorum. Evet, öldürüyorum. “Diğerlerine öldürmeyi öğretiyorsun!” “Drow öldürmeyi!” diye kükredi Zak. Yeniden Drizzt’le yüz yüzeydi ve silahlarını kaldırmıştı, ama bir sonraki hareketi Drizzt’in yapmasını bekliyordu. Zak’ın sözleri Drizzt’i bir kez daha şaşkınlık tuzağına düşürdü. Kimdi bu karşısında duran drow? “Sanıyor musun ki, uğursuz planlarına hizmet etmeseydim, annen yaşamama izin verirdi?” diye haykırdı Zak. Drizzt anlamamıştı. “Benden nefret ediyor,” dedi Zak, Drizzt’in şaşkınlığını anlamaya başlayınca daha kontrollü olmuştu. “Bildiklerim yüzünden beni küçük görüyor.” Drizzt başını salladı. “Etrafındaki kötülüklere bu denli kör müsün?” diye bağırdı Zak, Drizzt’in suratına. “Yoksa kötülük, herkes gibi, seni de mi yaşam dediğimiz bu öldürme çılgınlığı içinde tüketti?” “Seni de avucunda tutan çılgınlık mı?” diye cevabı yapıştırdı Drizzt, ama şimdi sesindeki inanç o kadar güçlü değildi. Eğer Zak’ın sözlerini doğru anladıysa-eğer Zak bu ölüm oyununu sadece sapkın drowlara duyduğu nefret yüzünden oynuyorsa--Drizzt onu en fazla korkaklıkla suçlayabilirdi. “Beni avucunda tutan bir çılgınlık yok,” diye yanıtladı Zak. “Elimden geldiği kadar iyi yaşıyorum. Bana ait olmayan, yüreğime ait olmayan bir dünyada hayatta kalıyorum.” Sözlerindeki matem, çaresizliğini itiraf ederken başını eğişi, Drizzt’te tanıdık duygular uyandırdı. “Öldürüyorum, Saygıdeğer Malice’ehizmet etmek için drow canı alıyorum. Ruhumdaki hiddeti, düş kırıklığını teskin etmek için. Çocukların çığlıklarını duyduğumda...” Bakışları Drizzt’e döndü ve öfkesi on kat artarak apansız saldırdı. Drizzt palalarını kaldırmayı denedi, ancak Zak birini odanın diğer tarafına uçururken, diğerini de yana itti. Drizzt’in tuhaf geri çekilişi üzerine saldırıyı sürdürdü, ta ki Drizzt’i duvara mıhlayana dek. Zak’ın kılıcının ucu Drizzt’in boğazından bir kan damlacığı çıkardı. “Çocuk yaşıyor,” dedi Drizzt soluk soluğa. “Yemin ederim, elf çocuğunu öldürmedim!” Zak bir parça gevşedi ama kılıcı hala Drizzt’in boğazındaydı. “Dinin dedi ki-” “Dinin yanılıyor,” diye karşılık verdi Drizzt çılgın gibi. “Onu kandırdım. Çocuğu yere yıktım-sadece korumak için-ve kendi korkaklığımı maskelemek için, onu katledilmiş annesinin kanına buladım!” Zak etkilenerek geri sıçradı. “O gün hiç elf öldürmedim,” dedi ona Drizzt. “Öldürmeyi arzuladıklarım sadece kendi arkadaşlarımdı!”
Sayfa 275 - ARKA BAHÇE YAYINCILIK
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.