Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

(atom bombası yapılıp yapılmaması tartışılıyor) M. Dünyada ne olduğu umurunda değil mi? C. Umurumda olsa ne fark eder ki? M. Aman Tanrım. C. Bu konuda bizlerin söz hakkı yok. M. Bak, eğer bizim gibi atom bombasının canavarca bir şey olduğuna ve aklı başında bir ulusun böyle bir silahı edinmeyi aklından bile geçilmeyeceğine inananların sayısı yeterince kabarık olsaydı, koşullar ne olursa olsun, hükümet bir şeyler yapmak zorunda kalacaktı. Değil mi? C. Benim görüşümü sorarsanız, pek ümit yok. M. Hıristiyanlığın nasıl başladığını sanıyorsun? Ya da başka herhangi bir şeyin? Umudunu yitirmeyen küçük bir grup insanla. C. Peki ya Ruslar gelseydi, o zaman ne olacaktı? (Akıllı bir laf ettiğini düşünüyor.) M. Üstlerine bomba atmakla, burayı istila etmeleri arasında seçimse, her zaman ikincisi. C. (Şah ve mat) Ama bu pasiflik. M. Öyle tabii, budala adam. Aldermaston’dan Londra’ya gösteri yürüyüşüne katıldığımı biliyor musun? Bildiri dağıtıp imza toplayarak ve senin gibi hiçbir şeye inanmayan acınacak haldeki insanlarla tartışarak saatlerimi harcadığımı biliyor musun? Tepelerine bomba düşmesini hak eden kim acaba? C. Bu bir şeyi ispat etmez. M. Bu, yeryüzündeki duygu, sevgi, sağduyu yoksunluğunun yarattığı umutsuzluktur (hile yapıyorum, bütün bunları söylemedim; yine de söylediklerim kadar söylemeyi istediklerimi de yazacağım). Bomba atma fikrini göze alabilecek veya bomba atma emrini verebilecek insanların var olduğu düşüncesinin yarattığı umutsuzluktur. İçimizde bunu sadece bir avuç insanın dert edindiği düşüncesinin yarattığı umutsuzluktur. Dünyada bu denli şiddet ve katı yüreklilik olmasının yarattığı umutsuzluktur. Son derece normal delikanlıların ellerine çok para geçtiğinde sapık ve kötü olabileceği ve senin bana yaptığını yapabileceğinin verdiği umutsuzluktur. C. Sonunda buraya varacağınızı tahmin ediyordum. atom bombalarının kesinlikle gerekli olduğunu falan düşünüyormuş. Tartışma ilerledikçe, Amerikalıdan hoşlanmaya başladıklarını fark etmişler bizimkiler. Çünkü kendi görüşlerine var gücüyle inanıyor ve dürüst davranıyormuş. Bunu tek düşünen benim arkadaşım değilmiş, ötekiler de sonradan aynı fikri paylaştıklarını söylediler. Gerçekten önemli olan tek şey insanın inandığını hissetmesi ve yaşamasıdır; yeter ki bu, yalnızca kendini rahatlatacak basit bir inanç olmasın. Arkadaşım kendini Amerikalı çavuşa, yürüyüşleri boyunca sırıtarak onları seyreden budalalardan daha yakın hissettiğini söylemişti. Hiroşima’nın yıkıntıları arasında buldukları küçük Japon kız gibi. Her şey ölmüştü; o ise oyuncak bebeğine şarkı söylüyordu. “Erkekler aşağılık yaratıklardır,” dedi. “En aşağılık yanları, bu sözleri yüzlerinde bir gülümsemeyle söyleyebilmeleridir,” dedim. Hiç durmadan, onu seviyor muyum, diye düşündüm. Sonra ortada bu kadar kuşku varsa besbelli ki sevemezdim dedim.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.