Necip Fazıl sayısız kompartmanı olan bir tren. Şiir ise yalnızca bir kompartman.
Elbette herkes hayran olamaz. Hem bu bir ünsiyet meselesi, his meselesi, düşünce meselesi. Zoraki hayranlık nerde görülmüş ola?
İki devir görmüş, birini çiğneyip diğerine vasıl olmuş ve ulaştığı yerde en verimli ve dahi en aksiyoner dönemini geçirmiş bir kimlik.
Necip Fazıl'a şair kimliği ile baktığımız zaman Kaldırımlar şiirini şöyle bir "en" köşesine koymak icap eder evet. Lakin "Sakarya türküsü" şiirinde his yok demek mümkün mü? Peki ya "Zindandan Mehmet'e mektup?"
Nitekim en güzel bekleme şiiri olarak bildiğimiz
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar.
Ne şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar?" mısralarına sizce de biraz haksızlık etmiyor muyuz?
Şair hüviyeti şöyle dursun,
Necip Fazıl üstatlığı şiir ile değil fikir ile aldı. Yine de dediğiniz gibi, ikinci devresinde akılla anlamak mümkün şiirlerini. Duyguları değil, hücreleri harekete geçirici şiirlerdir ekseriyeti.
"Büyük bir talihsizlik" şeklindeki yorumunuza katılmak akıl tutukluğu olurdu. Nitekim ortada Arvasi hazretleri gibi bir unsur var.