Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

136 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Mahfuz hayatının 40 yılını memur olarak çalıştıktan sonra 1975’te bu romanı yazar. “Muhterem Efendim” yazarın hayatından önemli izler taşır. Mahfuz hayatı boyunca memurluk ve yazarlık arasında sıkışıp kalmıştır. Geçimini her zaman yazarlıktan kazandığı üç beş kuruşla zar zor sağlayabilmiştir. Bu gerçeği de her zaman dile getirmiştir. Arkadaşına yazdığı bir mektupta, "Umarım Allah bir gün beni bu işten kurtarır ya da piyango kazanmamı nasip eder." diye samimi bir itirafta bulunur. Allah piyango yerine Mahfuz'a Nobel'i gönderir. Ama yazara göre bu ödül çok geç kalmış bir ödüldür. Ödülü kazandıktan sonra nasıl hissediyorsun diye sorduklarında ise, alaycılıkla "Memuriyet alanında Nobel'i kazanmış gibi hissediyorum." der. Buna ilaveten de şunları söyler: “Nobel'i daha erken kazansaydım hayatımı tümüyle değiştirirdim. Bu ödül bana yazmak için bir şevk verirdi. Yazı yazmaktan daha çok hoşlanırdım.” Mahfuz’un yazar olma isteği kitapta anlatılan Osman’ın genel müdür olma isteğinden daha az değildir. Kitaba başlamadan önce kendinize şu soruyu sorun: Bir insanın karakteri ve ailesi başarısında ne ölçüde etkilidir? Kitabı okurken işte bu sorunun cevabını bulacaksınız. Osman'ın babası için tahsil sadece Kuran okumak ve öğrenmekten ibarettir ve bu yüzden onu okula göndermek istemez, bunun yerine onun çalışmasını ister. Ancak şeyhin uyarılarını göz önünde bulundurarak Osman'ı okula gönderir; Osman sınıfın en iyisidir. Bundan sonra Osman için hayat çok farklı olur. Osman en düşük memur kademesinde resmi bir kurumun arşiv bölümünde işe başlar. Mısırda devlet memurluğu o yıllarda en çok istenen ve en saygın işler arasındadır. Kadim Mısır'da Firavunlara bile tanrılar tarafından görevlendirilmiş memurlar gözüyle bakılırdı. En tepeye çıkmak, genel müdür olmak Osman'ın en büyük hayalidir ve adeta tek yaşam sebebidir ve bu yolda karşısına ne ya da kim çıkarsa ezmeye dünden hazırdır. Görevde yükselmek için akşam okula devam eder, yabancı diller öğrenir, çeviriler yapar, siyaset bilimi okur, her konuda kendini fazlasıyla geliştirir. Başarının merdivenlerini birer birer tırmanmaya başlar. Osman görevde yükselmeyi sadece kişisel bir arzu olarak görmez aynı zamanda buna dini bir görev de addeder. Tüm bu çalışmalar zamanla meyvesini verir ancak Osman yine de halinden şikâyetçidir. O kadar fedakârlıklarla elde ettiği terfiler için çok fazla zaman harcadığını, kazancının kaybettiklerinden çok daha az olduğu düşünür. Osman'ın yükselme takıntısı onu özgürleştirir, başarılı muhterem bir beyefendi yapar ama aynı zamanda onu pek çok yönden kısıtlar. Bu uğurda yaptığı en büyük fedakârlık hiç kuşkusuz evlenip çoluk çocuk sahibi olamamak olur. Kadınların onun planlarında yeri yoktur, çocukluk aşkını da başkasına kaptırınca evlilikten büsbütün soğur. Tüm bu hikâyeye paralel olarak bir de Osman'ın özel hayatını, gönül işlerini takip ediyoruz. Olaylar okuyucuya her şeyi bilen bakış açısıyla anlatılıyor. Bu sayede Osman'ın düşüncelerini, kaygılarını, korkularını, isteklerini ve yüreğinden geçenleri öğreniyoruz. Kitabının bütününe yayılan konu bence kaderdir. Osman değil genel müdür, Mısır'a firavun olacak kadar donanımlıdır. Ancak beklediği terfi bir türlü gelmez. Ne zaman bir terfi almaya kalksa karşısına hep kayırmacılık ve torpil çıkar. Osman ne kadar çalışırsa çalışınsın, ne kadar vasıflı olursa olun kaderini bir türlü mağlup edemez. Neredeyse her sayfada bir yılın aktığı roman, Osman'ın kendi şeytanları, bürokrasinin canavarları ve kaderin cilvesiyle giriştiği bir Donkişotluk mücadelesidir. Çok keyifli.
Muhterem Efendim
Muhterem EfendimNecib Mahfuz · Hitkitap Yayıncılık · 201251 okunma
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.