Gönderi

Özetle: Bizi ıslatan çoğumuzun zannettiği üzere yağmur ve bu yağmurun şiddeti değildir. Yağmurun altında şemsiyesiz dolaşmaktır. Psikiyatriye göre bizi ıslatan yağmurdur. Bu yağmur ne kadar şiddetli ise ıslatma etkisi de oranda fazladır. Oysa şemsiye kullanıldığı sürece yağmurun yağıyor oluşunun ve şiddetinin ıslatma sonucunu doğurmasında en ufak bir rolü olabilir mi? İşte psikiyatri aradaki dağ gibi şemsiye faktörünü yok sayıyor. Islanmayı sadece yağmura, özellikle de bu yağmurun şiddetine bağlıyor. Böylece ıslanıp ıslanmamada kişilerin rolünü yok farz ediyor. Kişileri yağmur karşısında pasif ve çaresiz görüyor. Yağmura yakalandıklarında şayet yardım almazlarsa, elleri mahküm bir biçimde onları ıslanmaya namzet kişiler olarak değerlendiriyor. Kontrolü kişilerde değil de iklimin bir sonucu olarak değerlendirdiği için kişileri olası yağmur durumlarına karşı aşırı duyarlı, haliyle de aşın kaygılı ve korkulu bir hale getiriyor. Kontrol sizde değil bulutlarda ise havaya, iklime karşı daha kaygılı, daha duyarlı olmaz mı insan? Kontrolsüzlük inancı zaten başlı başına bir kaygı sebebidir. Evet, bu sefer yağmur dindi. Ya tekrar yağarsa? Ya daha şiddetli yağarsa? Ya bir sonraki sefere hiç dinmezse? Bu iç ses hiç biter mi; şayet ıslanmak yağmura bağlı ise!
Sayfa 121Kitabı okudu
·
61 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.