Gönderi

1996 YILINDA KÖPRÜ DERGİSİNDE yayınlanan “Bilime Nasıl Bakmall?” başlıklı bir makalem yayınlanmıştı. Bu makalede, Muhakemat’ta yer alan “Feyâ li’l-aceb..! Köle efendisine.. ve hizmetkâr reisine veled pederine nasıl düşman ve muarız olabilir? Halbuki İslâmiyet fünunun seyyidi ve mürşidi ve ulüm-u hakikiyyenin reis ve pederidir” sözünü izah bâbında, şu cümleleri yazmıştım: “Bu ifade, onun dünyasında bilim ve dinin yeri konusundaki netliğin delilidir. Burada açıkça, bilim-orijinal ifadeye sadık kalırsak ‘fenler’-ile İslâm arasında bir eşitler ilişkisi değil; hiyerarşik bir alt-üst ilişkisi Öngörülür. İslâmiyet efendi, fenler onun kölesidir. İslâmiyet reis, fenler onun hizmetkârıdır. İslâmiyet peder, fen onun veledidir. Mürşid olan İslâmiyettir, fenler ise bu mürşidin irşadıyla doğru çizgide kalabilir. Buna göre, Kur’ân’dan aldığı asılların ve usullerin rehberliğinde kâinatı incelemeye girişen bir bilim öngörülmektedir. Vahyi rehber edinmeyen bir bilim ise, “efendisinden kaçmış bir köledir ; baba terbiyesi görmemiş serseri bir çocuktur , Mürşidsiz bir yolcudur
·
10 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.