"Engelli insanların neler yaşadıklarını, çaresizliği, hapsolmuşluğu öyle güzel hissettirdi ki halime bin şükür ettim. " Engelli insanların kitaplarda değil, gerçekten yaşadıklarını ve bu yazdığını okuduğunu hatırlatmak istiyorum. Yani ömür boyu o yarayı bedeninde taşırken yaşamaya devam eden insanlar "gerçekten" var. Başarı hikayelerine de inanmıyorum. Engellilerin "bile" bir şeyler başarabileceğini anlataduran masallara karnımız tok. Başarısızlığı ve çaresizliği de sevebilmek gerek. Sadece sol ayağı varken hiçbir şey yapamayabilirdi de, bu bir sorun olacak mıydı, yani bu "başarısızlık"? Son olarak Dostoyevski'den alıntı paylaşıyorum: "Başkalarının zavallılığına bakıp kendi haline şükredenlerden tiksiniyorum."