Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

117 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
SPOİLER İÇERE BİLİR! Ona göre okuyunuz:) benim için ne kadar içermesede siz gene tedbirli olun. Yorumlar da “SPOİLER” içeriyo diyosunuz çünkü. İlk kez tam olarak, bir yazarın kaleminden, bir karakterin dilinden, idam anıyla iygili satırlar okuyorum. Bilindiği üzere eskiden suçlular, devlet tarafından idam kararıyla, idam edile biliyormuş. Suçlulun, canına son verme işlemini ise giyotin makinesi üstleniyormuş. Giyotin, idam mahkümunun başını kesmek amacıyla geliştirilmiş bir çeşit idam aracı. Giyotin ilk kez 1792 yılında Jacques Nicholas Pelletier adlı bir hırsızı idam etmek için kullanılmıştır. m.youtube.com/watch?v=aQo8v_K... Bir çok kitap da, bu konuya değinildiği gördüm, ama hiç idama hazır bir suçlunun, karakterin, duygularını döktüğü satırları okumamıştım. Bir insan her ne suçu işlerse, işlesin idamı hakeder mi? Bu soru, konu üzerine epeyce tartışılacak ve tartışılan bir konu. Ben bu sefer idama hazır bir suçlunun, ölümünü beklerken, neler hisseder? neler hissede bilir? Onu tartışmak istiyorum sizlerle. Giyotin gibi korkunç bir makinenin altına yatarken insan ne hissede bilir ki? “Çünkü, iyi düşünüp olaylara serinkanlılıkla bakınca görüyordum ki, giyotinin şakası yoktu. Onun altında şans diye bir şeyin lafı olamazdı.” Kitap da ki, karakterin duygu dolu satırlarını okurken, kendimi bir anlık o karakterin yerine koydum. Bu kitap okurken çok sıkca yaptığım bir şey benim. Ama en çok bu karakterin, yerine koymakta güçlük çektim kendimi. idama hazır bir suçlu yerine koymakta güçlük çektim kendimi. Bir anlık o karaktere bürünürken dayanılmaz duyguların, korkuların, beni sardığını görüp, hemen o karakter olmaktan çıktım. Empati yapmıştım aslında. Sadece empati. Peki gerçek bir suçlu, o zamanlar, ne hissetmiştir diye kafa yordum. Benim empati yapmaya çalışırken bile cebeleştiğim duygularla, onılarla nasıl başa çıktılar? Ya da çıka bildiler mi? Aklım da delice sorular... Bu anı böyle tanımlıyor yazar... “insanın eninde sonunda alışmayacağı hiçbir düşünce yoktur.” Bu gerçekten de böyle değil mi? Bizler de, bir gün ölüceğimizi bilerek yaşamıyormuyuz? Belki ben de olamiycam bir saat sonra hayat da? Ama bu bir saat’i ölüceğimi bilmeyerek geçirmek ise iç ferahlatıcı. Hepimizin kafasına elbet bir gün takılmıştır, acaba ömrüm ne kadar diye? Bu bazen çok merak verici geliyor insana. Ama ölüceğini bilmek, ya insanlara boğucu, ya da korkutucu gelmiştir. Ağır basan merakınız ise, bilmemeğin daha iç ferahlatıcı bir şey olduğunu düşünüyorum kendi adıma. “Şimdi de olsa, yirmi yıl sonra da olsa yine bendim ölecek olan.” Gelelim kitap hakkındaki düşüncelerime... kitaba başlamadan önce, açıkcası kitabın konusunun bu olduğunu bilmiyordum. Şimdi diyiceksiniz ki, okumadan önce hiç mi bakmadın diye? Baktım elbette, ama kitabın, başlangıç ve bitiş noktası bana çok absürt geldi. Başlar da kitabı okurken hiç böyle bir son beklemiyordum mesela. Bir an da normal hayatından bahseden adamın hikayesi, bir suçlu hikayesine döndü. Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümünü okurken bana biraz sıkıcı gelmişti aslın da. Çünkü karakter, normal günlük hayatından bahsediyor. İlk bölümden sonra ise, sıradışı şeyler oluyor. Kitabın beni en çok ikinci bölümü etkiledi elbette. Hatta sonlarına doğru daha çok ilgimi çekti diye biliriz kitap. Tam olarak bir suçluya dönüştüğü vakit karakter, işte o andan sonrası benim dikkatimi çeken taraf. Aynı zaman da kitabın bir filozofcu tarafından yazıldığı çok belli. Yazar kendini ne kadar filozofcu olarak tanımlamasada :) Bu benim yazarla tanıştığım ilk kitap. Yazar hakkın da pek bir düşünceye sahip olamadım bu kitapla. Tabi bir filozofcu olması hariç :) yazarın diğer kitaplarına da bakmayı düşünüyorum. Kitap hakındaki incelemem bu kadar. Keyifli okumalar...
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2012111,3bin okunma
··
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.