Gönderi

Asla bunları görememiş bir safdil olarak değil, bilakis bunları çok net görmüş bir hikmet ve dikkat timsali olarak Bediüzzaman’ın tavsiyesi, “Hocalara ilişmeyin”dir: Tenkid dahi etseler, Risale-i Nur’un hakkını ve hakikatini müdafaa edin, ama sakın sakın, enaniyetlerinin üstüne giderek, yangına körükle gitmiş olmayın. Bu noktada, Bediüzzaman’ın böylesi muarazaların hususî kalması, yayılmaması, bilhassa matbuat lisanına dökülmemesi, ilgili şahısların ortalıkta isimleriyle deşifre olmaması gibi hassasiyetleri de vardır. Ki, bu hassasiyetlerin nereden kaynaklandığı sorulacak olursa, cevap bellidir elbette: Hakîm ve Kerîm bir Rabbin bizatihi 'Hakim’ ve 'Kerîm’ olarak tavsif ettiği (bkz. Yâsin ve Vâkıa süreleri) Kur’ân-ı Azîmüşşan’dan ve onun mübelliği Resül-i Ekrem aleyhissalâtu vesselâmın sünnetinden! “Ve izâ merrü bi’l-lağvi merrâ kirâmen” ve “İdfa’ billetî hiye ahsen” âyetleri, niye hafız olmadığımız halde ezberimize kazınmış acaba? Risale-i Nur’da harice, hususan sair ehl-i dine karşı tavrımıza dönük bir tavsiye olarak ısrarla zikredildiği için tekrar tekrar okunduğundan, değil mi? Ki bu son âyet ile Rabbimiz ne güzel buyuruyor: “Sen en güzel yol ile sav! Bakarsın, senin ile arasında düşmanlık olan kişi. Sanki sıcacık bir dost oluvermiştir.” ‘Dost’ların sayısını arttırmalı. . .
··
16 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.