Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

128 syf.
·
Puan vermedi
Ölmek, ölmek midir?
Schopenhauer karamsarlık filozofu olarak tanınır. Çünkü o dünyayı da dünyanın içindekileri de (bilhassa insanları) hiçbir zaman olumlamaz. Hep bir nefreti, şartlanmış bir kini ve sövgüsü vardır sanki olaylara, olgulara. "Sürü" olarak nitelediği insan topluluklarından da uzaktır kendi yaşamında, neredeyse hiç dostu yoktur ve cenaze merasimine dahi cenaze görevlileri dışında birkaç kişi katılmıştır. Dahası Schopenhauer, benim okuduklarım/tanıdıklarım arasında en samimi, en dürüst ateist. Ateizmini, felsefi bir bütünlükte içselleştirecek kadar da ayakları sağlam basan biri. Böyle bir portreden ölümü, ve dolayısıyla yaşamı okumak oldukça ilgi çekici bir durum. Onun ölüme yaklaşımı, kesinlikle ölümün bir yokluk olmadığını imler. Çünkü onda doğum da, bir başlangıç değildir. Bu yüzden doğumu varlığının başlangıcı görenlerin, ölümü varlıklarının sonu olarak göreceklerinin altını çizer. Onun insan felsefesinde ruh, nasıl ki ezeli yaşamında, geçici bir uğrak olarak dünya yaşamına çıkmışsa, dünya yaşamından çıkarak da ebedi yaşamını sürdürecektir.Yani doğumla başlayan bir yaratımı kabul etmediği gibi, ölümle başlayan bir sonu, bir yok oluşu da kabul etmez. İlgilileri mutlaka bileceklerdir ki Schopenhauer'in bu düşüncelerini dayandırdığı gelenek ya da felsefe, içinde bulunduğu Batı düşünce geleneği değil, coğrafi olarak çok uzaktaki başka bir gelenektir: Hint mistisizmi. Nitekim kitabın son kısımlarında konuyu bağlama sadedinde söylenenler bu fikirlerinin Budist öğretide nasıl temellendirildiğiyle ilgilidir. Güzel bir eser, çünkü derleme de olsa metinlerin yazarı Schopenhauer. Kalemi keskin, ağzı bozuk, gözü pek, cesur ve oldukça zeki bir düşünürle muhatap olduğunuzu hemen her sayfada yeniden hissedersiniz. Lakin, kanaatimce okur, Schopenhauer felsefesi ile ilgili genel bir kanıya sahip değil ise, aynı yayınevinden çıkan diğer eserleri gibi bu eseri de hak ettiği şekilde anlamlandırmakta güçlük çekecektir. Geriye belki, onun veciz ifadelerinden bir demet kalır elde ama bunların birleşiminden bir Schopenhauer felsefesi çıkarmak oldukça güçtür. Bunun için, başlangıç olarak Senail Özkan'ın Paradokslar Üzerinde Raks: Schopenhauer eserini tavsiye edebilirim. Konuya, felsefi ciddiyetten çok, magazinsel popüler bir gözle yaklaşma arzusunda iseniz de İrvin Yalom'un Schopenhauer Tedavisi ilginizi çekebilir.
Ölümün Anlamı
Ölümün AnlamıArthur Schopenhauer · Say Yayınları · 20121,030 okunma
··
12 görüntüleme
Efe SALİHOĞLU okurunun profil resmi
Değerli incelemeniz için kendi adıma çok teşekkür ederim. Schopenhauer'i kendi hayatının üstadı olarak kabul eden birisi olarak bir noktayı vurgulamak isterim. Schopenhauer'in aldığı en büyük eleştiri kendi yaşam biçimi ile kitaplarda yazdıklarının uymamasıdır. Zira kendisi şenliklere, şölenlere katılmakta ve sürekli olarak davetlere icabet etmektedir. Günümüzde bu konuya özellikle ve ısrarla Warburton değinmiştir. Kendi döneminde de o kadar çok eleştiri almıştır ki kendisi çok yerinde olan şu açıklamayı yapmıştır: ''Düşüncelerini incelemek yerine, bir filozofun yaşamöyküsünü okumak; bir tablonun, kendisini ihmâl edip yalnızca çerçevesinin biçimine dikkat kesilmekten, iyi veya kötü oyulup oyulmadığını, yaldızının kaça mâl olduğunu tartışmaktan farksızdır.''
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.