Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Gül yaprakları hafifçe çekilerek, birer birer sapından kopuyor, cılız yeşil sapı sımsıkı içine dönmüş bir tomurcuk haricinde çıplak kalana kadar yaprakları koparıyorum. Avucum yapraklarla dolunca, onları buruşturmamaya özen göstererek, beklemekte olan denize doğru ilerliyorum. Yavaşça gözlerimi kapatıyorum. Dünyanın görüntüsünü dondurmak istiyorum. İşe yarasın istiyorum, dünya dursun, çünkü bana olan şeye inanamıyorum. Londra’daki hayatımın bittiğine, artık Brighton’a, deniz kenarına - tamamen benim seçimim- sürgün edildiğime inanamıyorum. Gözlerimi açıyorum, ufka, sevgilimi kaybettiğim şehre, hayatımın yeniden başlayacağı yere bakıyorum. Denizde derinlere doğru ilerliyorum, sular açlıkla elbisemi ıslatıyor, vücudumun sıcaklığını alıp götürüyor. Ve dikkatle, yavaşça, elimdeki yaprakları bırakıyorum. Onun gibi Gül Yaprağı Kumsalı hikâyesindeki kadın gibi cesur olmak istiyorum. Onun yaptıklarını yapmak, sevgilimi bulmak için hayatımı vermek istiyorum. O sevdiğini denizde kaybetti ve hiç düşünmeden onu son gördüğü ıssız adaya gitti ve onu bulana kadar her yeri arayacağına yemin etti. Yürürken ayakları kumsaldaki keskin taşlarla kesildi; aşkı nadir ve muhteşem olduğu için, derin, güzel ve saf olduğu için, ayağından sızan her damla kan gül yaprağına dönüştü. Ta ki, bütün kumsal kusursuz, kırmızı yapraklarla kaplanana kadar. Birkaç yaprak ellerimde dans ediyor, esintiyle uçuyor, diğerleri ise döne döne köpüklü sulara düşüyor ve hemen, geri çekilen dalgalar alıp götürüyor onları. Adanın her yerini dolaştıktan sonra kadın kumsalına, Gül Yaprağı Kumsalı’na yattı ve son uykusuna daldı. Ve uykusunda, sonsuz uykusunda, aradığı adamı buldu.
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.