Gönderi

Üç yıl önce Dostoyevski, birinci karısının tabutunun başında otururken İsa'nın insanlığa, insanlığın ulaşmak istediği "en son hedefi"nin doğası konusunda bir tek ipucu verdiğini söylemek istemişti, Matta İncil'inde var olan bir ipucudur bu: "Onlar ne evlenirler ne de evlendirilirler, cennetteki melekler gibidirler" (22: 30). Hatta "insanoğlunun yeryüzündeki en kutsal mülkü", yani ailesi, egonun bir dışa vurumudur, bireylerin evrensel sevgi gereği Herkes'le kaynaşmasını engeller. İnsanlığın ulaşmak istediği "en son hedefi" böylece bireysel egonun tenin kısıtlamalarından gerçek anlamda kurtulmuş gizemli bir topluluk içinde herkesle kaynaşmasıdır. [...] Bu nedenle dünyasal aşkın en lekesiz, en temiz olanı bile evrensel sevgi yasasının yürürlükten kaldırılması anlamına gelir, evrensel sevgiyi hayata geçirmek, İsa'nın önceden gösterdiği gibi, insanoğlunun en son, doğa üstü amacıdır. Budala'nın son sayfalarında insansal olan ile tanrısal olan arasındaki bu çözümsüz çelişki ortaya konur, Dostoyevski bu çelişkiyi çok şiddetli şekilde hisseder, bu çelişki ancan Prens Mışkin gibi "son derece güzel bir adamda" vücut bulmuş olarak en yüksek etkileyicilik ve dokunaklılık düzeyine ulaşabilirdi."
Sayfa 619 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
··
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.