JulioCortázar Seksek romanıyla bana hem saç baş yoldurtan, hem de hayran bırakan bir yazar olmuştu. ÖtekininRüyası yazarın üç ciltlik öykü külliyatının ilk kitabı ve Seksek’ten sonra koşa koşa merakla aldığım canım kitabım.
Şimdi, okurken kitapla bütünleşen bir adam düşünün hadi. Yazar, adamın odasından kitabın içine, o adamın okuduğu hikayeye geçiyor ve sonra hikaye kahramanı dönüp, o odaya geliyor. İki dünyanın bütünleşmesini okurken siz de odada kitap okuyan adamın kitabının içindeki adamın okuduğu kitabının içinden çıkıp okuyucuya... yok yok anlatamayacağım, çünkü ben Cortazar değilim ️ Birbirine karşı yerleştirilen iki aynanın yansımaları arasında dururken, sonsuzluğu hayranlık ve şaşkınlıkla izlermiş gibi okudum hikayeleri. Yazar zamanla, mekanla, uzayla, eşyayla dalga geçiyor adeta. “Fantastik” kavramını baştan sorgulatıyor. Hikayelerindeki fantastik öğeler, absurd yazmak için zorlama uydurulmuş şeyler gibi değil de, olağan hayatta rastlanan şeylermiş gibi okunuyor. Sözgelimi vücudu olmayan yürüyen bir el, bir vampir, bir yıldız temizleme şirketi...normal şeyler haline gelip; bir kazak, bir otobüs dehşet verici fantastik nesnelere dönüşebiliyor. Hikayelerin temaları o kadar farklı ki hayal gücüne hayran olmamak imkansız. Hemen hemen hiç bir hikayede sonu tahmin edemedim -ki zaten sonların bazıları muğlak ya sonsuz sonları var. Kitabı çok sevdim, herkes okusun isterim ama herkese öneremem sonra bana kızarsınız Çünkü deneysel yazın sevmeyenleri, büyülügerçekçilik sarmaz diyenleri çekmeyebilir (Ama Pablo Neruda'nın “Cortazar okumamış bir insan kader kurbanıdır.” dediğini de buraya not bırakayım )