Tanrı vereceği kadar vermiş sizeHikayenin başında bir Efendimiz Vasili Andreyiç var.
Bir de Uşağı Nikita.
Hava şartları çok kötü, ama yola çıkılmaya mecbur. Çünkü; işin ucunda çok karlı çıkılacak, hayali kurulan bir koru var. Rakiplerinden önce gidilip satın alınması gerekiyor o korunun.
Başka zenginler ile kendi malını mülkünü kıyaslayarak, servetine servet katmak isteyip, daha da fazlasına sahip olmak adına bir türlü doymayan insan gözünün örneği Vasili Andreyiç...
Bütün bu düşündüklerini yapabilmek için ve bu hırs onu bu yolculuğa çıkarmaya yetiyor.
Hava şartları onu durdurur mu?
Ve çıkılıyor yola.
Kar, kış, tipi...
Uşak, efendi, at zar zor gidiyorlar. Durduruyor bir yerde.
Bir-iki yer var at da, efendi de, uşak da aslında hep o yerde dönüp duruyorlar. Gurup halinde ve tek tek. Kürkçü dükkanı gibi. Böyle olduğu halde hiç sıkılmadan okudum, güldüm de.
Önlerine çıkan evde kalmak istememeleri de sonlarını hazırlıyor. Geceyi geçirebilecekleri yer pek iç açıcı değil, açıkta bir yer.
Uyumak için her şeyi yapan, kazandıklarını, kazanacaklarını ve diğer zenginlerin servetini düşünse de bir türlü uyku tutturamayan efendi, ölmek istemediğinden, hırsından uşağını da karlar içinde bırakıp, atı da alır gider...
At da onu bırakıp gider. Atın izlerini takip ederek uşağını bırakıp, ölüme terk ettiği yere tekrar gelir. Uşağının durumunu görünce... (Serenad' daki kısım geldi aklıma burada)
Vicdanının olduğunu hatırlatan, her şeyi fark ettiği an... Güzeldi, rüyalar ile haber verilmesi, güzeldi.
Efendimizin yaptığı keşke kitaplarda kalmasa da, bütün efendiler ölmeden önce bir uyansanlar keşke. İnsanı insan yapan özelliklerini bir an önce ortaya çıkarabilseler.
Kitabın ilk başından itibaren parayı çaldıracak diye düşünmüştüm kilisenin parası olduğundan... Tabi orası Türkiye değil.
Açgözlülüğün, olanla yetinmemenin, hırsın insan hayatına nasıl da mal olduğu.
Efendi ile uşağımız, herkesin öyküsü. Sonumuz da benzesin.
Hikayenin sonunda kimse yok.
Alınması gereken dersler var.
Yaşamın son anına huzur içinde erebilmek dileğiyle.
-Umarım
"Tanrı zahmetinin karşılığını verir elbet."
-Bizden iyi kimse bilmez
"Cahillik zor şey."
-Hepimizin başına.
"Adamın derdi yok, mışıl mışıl uyuyor."-
-Geç olmadan anlamamız umuduyla
"Ne yapsın, yaşamın özünü anlamamış adamcağız. Evet, zavallı ben şimdiki gibi anlamıyordum o zaman şimdi eksiksiz anlamıyordum o zaman."
-Ve asla kaybeymememiz gereken şey
"Ben vicdanlı bir adamım. Kimsenin hakkı geçsin istemem. Varsın, olacak zarar bana olsun."
-Şükredin, yetinin
"Koruluk yerin dibine batsın! Tanrı vereceği kadar vermiş bana."