Gönderi

köylerde, kilise çanının yangını haber verişi gibi, sesleniyordum: “İşte! işte kalbim! alın, sizin olsun!” Bu koca anıt ulumaya başladığı zaman, bütün o hanımlar, toz duman, çamur, ya da kar içinde benden uzaklaşıyor, bayram fişeği gibi kaçıp gidiyorlardı: “Yoo, biz daha küçük boydakini arıyorduk, bize şöyle tangomsu bir şey gerek...’’ Taşıyamam artık, ama taşıyorum işte bu yükü. Başımdan atmak istiyor, ama çok iyi biliyorum ki, atmayacağım. Kaburgalar yerinden fırlayacak. Göğüs kafesi çatırdadı bunca ağırlığın altında.
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.