Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

716 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bilim, bilim romanı dediğin nedir ki gülüm; Jules Verne olmadıktan sonra... Geçtiğiniz günlerde Jules Verne'in doğum günüydü. Tarihe adını bir bilim insanı olmadığı halde öyleymiş gibi yazdırmış, güçlü bir kalem. Genel olarak Jules Verne romanları, çocuk klasikleri diye lanse edilir. Ancak inanın olay o kadar dar boyutlu değil. Evet, tam da çocukların okuması gereken, gelişim evrelerinde bilgiyi sevdirecek, kitaplarla dolu odaları onların oyun alanı haline getirecek kitaplar. Aynı zamanda da büyüklerin de severek okuyacağı, bir sonraki sayfada ne olacağına dair heyecan duyacağı kitaplar. Alfa Yayınları'nın Jules Verne romanları içerisinden dizi haline getirmiş olduğu Olağanüstü Yolculuklar serisi her bireyin kütüphanesinde bulunması gereken türden kitaplar. Eğer çocuğunuz yoksa ilerisi için, varsa çocuğunuz için alıp, kütüphanenize ekleyin. İnanın çok faydasını göreceksiniz. Peki, o halde Esrarlı Ada'yla beraber biz de olağanüstü yolculuğumuza başlayalım. Bazı zamanlar gözlerinizi kapatıp düşünürsünüz. Issız bir adada, yalnız başıma tüm insanlardan uzakta huzur içerisinde yaşasam! Ama bu eskidendi. Artık sıcak sahilleri olan lüks otelleri bulunan adalarda huzur içerisinde yaşamak istiyoruz. Doğal olarak da yaşayamıyoruz. Çünkü ekonomik olarak imkanlarımız buna el vermiyor. Sanırım bir iki nesil daha elvermeyecek. Ancak bir kaza sonucu ıssız bir adaya düşebilirsiniz. Olmayacak şey değil, olabilir! Şimdi, düştüğünüz bu adanın haritalarda dahi yeri olmadığını yani henüz keşfedilmediğini düşünün. Uzun bir süre sonra kimsenin sizden sizin de kimseden haberiniz olmayacak, olamayacak. Ancak yalnız değilsiniz. Yanınızda ilme meraklı bir genç, korkusuz bir denizci, size sonsuz sadık bir köle, aynı sadakette bir köpek, bir gazeteci ve mühendis olarak da siz. Herkesin güçlerini birleştirdiği bir noktada, adanın size sunduklarıyla yaşam savaşına başlayabilirsiniz. Karakterlerimiz, Amerikan İç Savaşı sırasında karşı tarafa esir düşerler ve onların elinden kaçmak amacıyla, farklı amaç için hazır bulundurulan hava balonuna atlayarak kaçarlar. Ancak o gece hava oldukça kasvetli bir fırtınaya tutulmuştur. Uzun süre fırtınada sürüklenen balon işte tam da bu yukarıda sözünü ettiğimiz kimsesiz adaya düşüş yapar. Bu adaya düşenler kimlerdir peki? Cyrus Smith, mühendis -yani siz- ve birinci sınıf bir bilim adamıdır. 45 yaşlarında olan karakterimiz, adada büyük sorumluluk alacak, hatta kolonizatörlerimizin hayatını borçlu olacağı kişi olacaktır. Diğer karakterimiz New York Herald muhabiri olan Gedeon Spilett. Gazeteci deyince zaten az çok karakter özelliklerini tahmin edebilirsiniz. Nab, siyahi köle olarak Cyrus Smith'in hizmetkarı. Pencroff korkusuz denizcimiz ve onun yanında adaya düşen Harbert isimli genç delikanlı. Ve tabi Top, mühendisimizin dört ayaklı sadık dostu. Tabi konu Jules Verne olunca bilimsiz olmaz. Yeni bir hayata başlıyorsunuz ve yapabileceğiniz tek şey ümitsizliğe düşmeden çalışmaya başlamak. Kahramanlarımız da aynen bunu yapıyor. Cyrus Smith önderliğinde derhal adayı baştan yaratmaya başlıyorlar. Ama buna geçmeden önce baştan yaratmak demişken, bu ada nasıl ortaya çıkıyor? Oluşum süreci nasıl işliyor? Buna da bir değinelim. Eee ne demiştik söz konusu JLVerne olunca bilim yapmadan olmaz. Hepimizin malumu olduğu üzere dünyamızda derinlere doğru giderseniz eğer sıcaklık ve basıncın arttığını ilk elden tecrübe edebilirsiniz. Bu şu anlama gelir, artan basınç ve sıcaklık kayaçları akışkan hale getirir. Bunun neticesinde de yoğunluk akıntıları (konveksiyonel akıntılar) meydana gelir. Sıcak kütleler yoğunluğu artınca ne olur; yükselmeye başlarlar. Yüzeye kadar gelirler. Sonra ne olur? Alttn gelmeye devam eder. Böylece yüzeye gelen her kayaç alttan gelen kayaç tarafından kenarlara itilir. Bu kayaçlar da soğuyarak tekrardan dünyanın merkezine doğru çökmeye başlarlar. Ama tabi ki bu oldukça fazla bir zaman diliminde meydana gelir. Ve bu devridaim yüzeyde sürekli olarak devam eder. İşte bu Kıt’a hareketleri birbirleriyle çarpışarak dağları oluştururlar. Okyanuslar açılıp kapanır, depremler meydana gelir. Tüm bunlar bu yatay hareketlerin sonucudur. Adaların oluşumunun burayla bağlanıtısı ise şöyle; Bazı adalar, kıtalardan kopan kara parçalarından ya da kıtaların uç kısımlarında bulunan kara parçalarının her yanı suyla çevrilen bölümlerinden oluşur. Bunlara kara yakını adalar denir. Dünyadaki büyük adaların çoğu kara yakını adalardır. Bazı adalar da okyanus tabanında bulunan yanardağların patlamalarısonucunda oluşur. Bu şekilde oluşan adalara okyanus adaları denir. Okyanusadaları yanardağ patlamalarıyla açığa çıkan lavların soğuyarak zaman içinde üst üste birikmesiyle oluşur. Yani tıpkı kayaçlar gibi yükseldikçe soğumaya başlıyorlar, soğudukça da artık tam bir ada halini alıyorlar. Örneğin; Güney Pasifik'teki 176 adalı Polinezya ülkesi Tonga açıklarında 2015 yılında patlayan su altı volkanının oluşturduğu dünyanın en yeni adasında yaşam belirtilerinin görüldü. Haber şöyle; “Radyo Yeni Zelanda’da yer alan habere göre, başkent Nuku’alofa’nın yaklaşık 70 kilometre kuzeybatısındaki Hunga Tonga ile Hunga Ha’apai adaları arasında 4 yıl önce patlayan su altı volkandan püsküren lavların oluşturduğu adaya bir grup bilim adamı ziyaret gerçekleştirdi. Tongalı jeologlar ve NASA’dan bilim adamlarının yer aldığı ekipte olduğunu aktaran Tonga Topraklar Bakanlığı Sekreter Yardımcısı Taaniela Kula, ziyaret sırasında adada yaşayan kuş türlerine ve çiçeklere rastladıklarını belirtti. Hunga Tonga ile Hunga Ha’apai adaları arasında patladıktan sonra zamanla iki adayı birbirine bağlayan volkanik adanın birkaç yıl içinde deniz sularının yıpratmasıyla eriyerek yok olacağı bekleniyordu. Ancak araştırmalara göre 30 yıl daha var olması bekleniyor.” İşte böyle… Güzel, burayı anladığımıza göre artık adanın bulunduğu konuma gelebiliriz. Biz neredeyiz? Fırtına, içi biz yüklü balonu tam olarak nereye savurdu? Kahramanlarımızın kaçış amaçlı yolculuklarına başladıkları nokta Richmond adında Amerika'da bir yer. Ancak balonu savuran rüzgar, kuzeydoğu yönünden oldukça şiddetli bir şekilde estiği ve hızı da kaybetmediği için balonun güneybatı istikametine hareketi muhtemel. Buna bağlı olarak da Pasifik Okyanusu’nu bir miktar kat etmiş olsalar Meksika’yı aşarlar. Avustralya’ya kadar gitmeleri pek mümkün değil. O halde Mikronezya Takım Adaları ile Melenezya Takım Adaları arasında bir yerde olmaları lazım. Rüzgarın şiddetinin belli bir süre sonra azalacağını ve etkin mesafesini de dahil edersek en yakın olan Mikronezya Takım Adaları oluyor. O halde bu adalardan birine düşüyorlar ve bu ada daha önce keşfedilmemiş bir ada olduğu için de gemilerin rotasında bulunmuyor. Yani sizin anlayacağınız batıklar. Neyse ki Cyrus Smith adında mühendis görünümlü bilim kahramanımız var ve her işe yetişiyor. Cyrus olmasa bizimkilerin hali duman. Yani şunu düşünmeden edemiyorsunuz; ıssız bir adaya düşsem yanıma alacağım tek şey Cyrus Smith olur. Mesela baruta ihtiyaçları var ama barut yok. Bizim bilim adamı Cyrus keskin zekasını kullanıyor. En başta kav lazım; Kavmantarlarının kurutulmasıyla elde edilen, çabuk tutuşan, süngerimsi bir madde. Ama adada yok. Ancak Cyrus, Yavşan yani Çin Misk Otu’nu toplar. Bunları adada tabakalarca bulunan potasyum nitrata batırarak çok kolay tutuşabilir bir madde elde eder. Alın size barut. Ve bunun gibi daha bir sürü icat gerçekleştirir. Jules Verne’in öngörülerinin tıpkı kehanet gibi olduğunu daha önceki yazılarımızda söylemiştik. Bu sefer bulunduğu kehanet ise şu; Kömürün yerini alacak olan yakıtın SU olacağını söylemesi. Gerçekten ilginç değil mi? Suyun yakıt olarak kullanılabileceği o dönem kaç kişinin aklına gelir ki? “Hidrojen ve oksijenin ayrı ayrı ve aynı zamanda bir ısı, tükenmez bir ışık ve maden kömüründen müteşekkil daha yoğun bir sıcaklık kaynağı sağlayacağına inanıyorum.” Jules Verne, romanlarına gizem katmayı gerçekten seviyor. Muhteviyata baktığınız zaman bilim temelli öykülemeyle karşılaşıyorsunuz. Ama tartışma konusu da olmuştur; romanlarında Tanrı vurgusu da oldukça fazladır. Esrarlı Ada’daysa, kolonizetörlerimizin başı ne zaman sıkışsa, tam her şey bitti dedikleri anda gizemli bir güç yardımlarına yetişiyor. Ama Jules Verne bu yardımları öyle ustaca yerleştirmiş ki senaryo içerisine, ilk başta doğaüstü bir güç zannediyorsunuz sonra ortaya çıkan bir ip ucuyla bunun mantıklı bir açıklaması olduğunu görüyorsunuz ama farklı bir açıdan gören tanıklar konuşunca yeniden doğaüstü bir güç teorisine yöneliyorsunuz. Ustaca bir kurgu. Bu yazımızı da nihayete erdirme vakti geldi çattı artık. İnanır mısınız bilmiyorum ama bu iş artık gerçekten sizle diyalog haline geldi benim için. Yorum yapan pek yok, yapanlar da zaten tebrik şeklinde oluyor. Ki ben de yorumlardan bahsetmiyorum zaten. Anlattığım şey bu yazıları yazarken, kim bunları okuyorsa o an onlarla oluyorum. Ben yalnızlığa çok küçük yaşta alıştım. O yüzden kitaplarla dostluğum sevdiğimden ileri gelmiyor; yalnızlığımı onların güçlendirmiş olmasından kaynaklanıyor. Kitaplarım varsa insanlara gerek yok. Bir kere yalnızlığa alıştınız mı artık kimse sizin canınızı sıkamaz. Kaybedecek bir şeyleriniz olabilir ama duygusal anlamda kimse size çökertemez. Her darbede daha güçlü bir şekilde ayağa kalkarsınız. Olabilecekleri önceden öngörme ve ona göre hareket tarzı geliştirme kabiliyeti kazanırsınız. En önemlisi de insanlar hakkında tutarlı ve kesine yakın sonuçlar çıkarabilme yeteneğini kazanmış olmanızdır. Böylelikle kimin sizin canını yakacağını çok önceden görebilirsiniz. Ben bu yeteneği çok küçük yaşta kazandım. Ve hayat boyu beni koruyacağına inanıyorum. Öldürmeyen şey size güçlendirir. Jules Verne, kısa bir zaman dilimi dahilinde olsa da beni mutlu etmeyi sağladı. Öldüğümde bir gün cennetin bahçelerinde ya da cehennemin dehlizlerinde karşılaşırsak muhakkak bir teşekkür edeceğim. Kim bilir; Allah bilir değil mi?...
Esrarlı Ada
Esrarlı AdaJules Verne · Alfa Yayıncılık · 20182,402 okunma
··
532 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.