Loş ve yarısı boş bir odanın tam ortasında oturuyordu. Dizelerini gövdesine yapıştırmış çenesini dizlerine yaslamıştı. Önünde duran sıvası dökülmüş duvarı seyrediyordu. Sadece bir kaç dakika da o kadar çok anlam çıkarmıştı ki, en çokta kendi yaşamına benzetmişti onu. Kirli beyaz bir duvarın tam ortasında kocaman bir delik...
Kafasını önündeki
Elinize sağlık Kevser Hanım, Küçük Prens ağırlıklı (minnacık bir de Suç ve Ceza göndermeli) bir lösemi hikayesi olmuş. Güzel bağlantılar var, sonu üzüyor haliyle, teşekkürler katkınız için.
Ellerine sağlık. İçten, samimi ve sıcak bir hikaye olmuş. Küçük Prens ile harmanlanması ise konuya daha bir okunabilirlik katmış. Yüreğin kadar naif bir hayatın olmasını dilerim, çiçek açsın ömrün.