Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer.İçeriye girdiğinde ise bazı mezarlar görür. Bu mezarlar zihnimizdeki mezarlardan oldukça farklıdır gösterişli ve bin bir renk çiçeklerle süslü bir görünümdedir. Fakat İlyas-ı Habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. Kimi mezar taşının üzerinde yirmi bir, kiminin otuz dört, kiminin ise on yedi gün gibi sayılar yazmaktadır. İtalyanca bilmeyen İlyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. Akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. Akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler.Gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. Bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der.“Kimi yirmi,kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. İlyas’ın tatili biter ve memleketine döner. Gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ İlyas-ı Habır bitti, Anasından doğru kabre gitti”
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.