Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

94 syf.
·
Puan vermedi
·
5 saatte okudu
Talat Sait Halman'ın bu kitabı tamamen kendi çevirileri ve Faulkner'la ilgili kendi okuma deneyimleri ve yorumlarından oluşuyor. Kitapta öncelikle yazarın ayrıntılı biyografisi yer alıyor. "Faulkner'ın Yaşadığı "adlı bu bölümde yazarın hayatı anlatılıyor. Halman'ın kitabın ikinci bölümü "Faulkner'ın Yarattığı" adlı bölümde yazarla ilgili tespitlerini ve yorumlarını bu hayat hikâyesine sağlam bir şekilde bağladığını söyleyebiliriz. Jean Paul Sarte'ın Faulkner için söylediği "kozmik kötümserlik" sözünün temelleri sanki yazarın yaşadığı hayatın trajedilerinde gizli gibidir. Her ne kadar Halman biyografi kısmında sözünü ayrıntılı olarak etmemişse de Faulkner'ın alkolikliğinin uçlarda geziniyor olması ve bu yüzden hastanelere düşmesi de bu kötümserliğin altını kalın kalın çizmektedir sanki. Ama daha ötede, kardeşi Dean'in özel uçakla tehlikeli gösteriler yaparken gözünün önünde ölmesi ve Faulkner'ın kardeşinin kanlı vücut parçalarını evinin banyosunda bir araya koyması gibi ürkütücü trajediler de yer alıyor. Kitabın ikinci kısmı olan "Faulkner'ın Yarattığı" adlı bölümde Halman, Faulkner okumalarından çıkardığı tespitler ve yorumlarla kitabının niteliğini daha yukarı çıkarıyor. Ancak sağlam Faulkner okumaları yapan bir okurun yapabileceği gözlemler bunlar ve bence oldukça faydalı olabilecek, yol gösterici, düşündürücü yorumlar içeriyorlar. Bunu özetlemek gerekirse; "Yirminci yüzyıla "lanete uğramış ölümsüzlük ve ölümsüz lanet hâkimdir"; yeni çağ, "dünyanın köhne ve felaketli rahmi"nden doğmuş bir canavar gibidir. Faulkner'ın eserleri incelenirse, bir bütün olarak bakılırsa "o zaman Dante'nin Cehenneminden çok daha ürkütücü bir panorama ortaya çıkar". "Faulkner'da "kör tragedya" evrenseldir. Tek tek kişiler, alınyazısından kaçmak şöyle dursun, ona başkaldıramazlar bile. İnsanın kaderi, kendi umut ve seçimlerinin dışında kalır. Kader karşısında insanın hiç bir gücü yok gibidir, hürriyeti ve haysiyeti bile yoktur. Ama tragedya yalnız kişisel değildir. Yirminci yüzyılda, dünya tarihinde ilk kez tragedya bütün insanlığı kapsamaktadır ve Sartre'ın sözünü ettiği kozmik kötümserlik de budur." "Yoknapatawpha- Faulkner'ın yarattığı bu ismi var cismi yok yer; bütün şamatası ve vahşilikleriyle, bütün hile ve kötülükleriyle çağımızı talan eden beşeri cehennemin timsalidir. Yirminci yüzyılda her kıtadaki topluluklar ve kültürler kökten sarsılmıştır. Bu sarsıntı, bir bakıma insanın dışında olan bir lanetten, bir bakıma Faulkner'ın söylediği gibi insanın " kendi icad ettiği ve icat etmek için ısrar ettiği azap ve ızdıraplardan" doğmuştur. Kendisi lanetlenmiş olan insanın yüreğindeki karanlıktır bu. İçteki karanlıktan kurtuluş yoktur, çünkü insanın kalbinin dışında hiç bir gerçek yoktur.İşte bu yüzden Faulkner karakterleri, ahlâken, aklen, ruhsal anlamda karman çorman insanlardır. Bu kargaşa onların alınyazısı olmuştur. Bu yüzden eleştirmen Edith Hamilton Faulkner karakterlerini "kaderin iradesiz köleleri" olarak tanımlamıştır. İradesiz köleler günahlarından kurtulmak için kendi çektikleri ve başkalarına verdikleri azabı ölünceye dek yaşamaya mahkumdur." Halman bu ikinci kısmın sonunda yazarın ilk başlarda büyük eleştiri de alan ama nihayetinde yazarın kimliğini belirleyen üslubundan da söz ediyor. Örneğin eleştirmen V.S. Pritchett, yazarın üslubu için "yazılacak yerde tütün gibi çiğnenip arasıra dışarı tükürülen azap verici bir düzyazı" şeklinde bir yorum yapmış. Clifton Fadiman yazından üslubundan "anlatmaya aykırı" şeklinde söz ediyor ve "hikâye ya da konu anlatılmasın diye bir takım karmakarışık usuller" diyor. Conrad Aiken ise örneğin "düpedüz berbat" yorumu yapmış. Ama elbette bu yorumlar Halman'ın kitabının basıldığı 1963 yılına dek yapılmış olan eleştirilerden oluşuyor, bugün buna benzer yorumlara rastlamak imkânsız olsa gerek. Kitapta Faulkner'ın bu eleştirilere verdiği yanıt, onu benzersiz kılan anlatım tarzının neye dayandığını görmek açısından önemli: "Hiç kimse kendisinden ibaret değildir. Geçmişinin toplamıdır insan. Geçmiş, her erkeğin ve her kadının, her ânın bir parçasıdır. Her erkeğin ve her kadının ailesi, görüp geçirdiği şeyler, her vakit kendisinin başlıca unsurlarıdır. Bir hikâyenin bir kişisi, herhangi bir hareket ânında sadece kendisi değildir, onu meydana getiren bütün unsurların birleşimidir. İşte uzun cümle, kişinin bir şey yaptığı o ânın içine onun geçmişini ve belki geleceğini koyma çabasıdır." O halde insan işte bu kamaşma, karmaşa ve iç içe geçmiş anların, anıların, geçmişte bugüne dek gelen bütün birikimlerin bir bileşkesidir ve bu yüzden karmaşıktır, ve onu anlatmaya çalışan dil de onu olduğu gibi yansıtabilmek gayretiyle sözü uzatır, eğip büker, döndürür, tekler, akar gider, hani Çılgın Palmiyeler'de önüne her şeyi katıp da ağır ağır zamana kendini bırakan, susan o koca nehir gibi. Halman'ın kitabının üçüncü bölümünde yazarın bibliyografisi ve Türkiye'deki çeviri serüvenini de görüyoruz. İlk Faulkner öyküsü 1951'de çevrilmiş. Önemli edebiyatçılarımız Bilge Karasu, Hamdi Koç, Talât Sait Halman, Ülkü Tamer (ne kadar da güzel bir çeviri ve toplama bir öykü kitabıdır "Kırmızı Yapraklar, mutlaka okunmalı) öyküler ve toplama kitaplar çevirmişlerdir. Ancak Türkçeye çevrilen ilk Faulkner kitabı bir öykü eksiğiyle Halman çevirisi olan ve Yaşar Kemal gibi bir yazarın İnce Memed'i yazmasına bir vesile ve bir ilham da olan "Duman " adlı kitaptır, ancak en azından dilimizde okuyabildiğimiz eserlerini düşünürsek "Duman" aslında en az etkileyici eserlerinden birisidir yazarın, kötü asla değildir, iyidir, ama diğer eserleri yanında ister istemez sönük kalır, ve yine buna rağmen Türkiye edebiyatına etkisi olmuştur, kıymetlidir. Duman'dan sonra çevrilen ilk gerçek kitabı ise "Kutsal Sığınak" olmuştur, sene 1962. Kitabın son kısmında Halman bu sefer çevirmen olarak karşımıza geçiyor ve Türkiye'de "Ses ve Öfke" Rasih Güran tarafından 1960larda çevrilmeden önce Halman'ın çevirdiği ("Ses ve Gazap" olarak geçiyor eserin adı) Quentin bölümünden uzun bir parçayı da kitaba ekliyor. Sonuç: muazzam. "Ses ve Öfke"yi bu kadar bilgiden sonra bir kere daha muhakkak okumalıyım. Kitabın son bölümünde ayrıca Faulkner'ın bir şiiri," Ağustos Işığı"ndan bir bölüm (kitapta "Ağustos Aydınlığı" olarak geçiyor adı) var. Kitap, Faulkner'ın ilk kez okuduğum "Mağara " adlı öyküsüyle sona eriyor. "Mağara" okuduğum en iyi Faulkner öykülerinden birisi olup Halman'ın çevirideki yetkinliğini tekrar tekrar gösteren çok etkileyici, nitelik kokan, müthiş bir öykü. William Faulkner'ın dilimize çevrilmeyen çok eseri var ve gecikmeden dilimize kazandırılmaları gerekiyor. Daha fazla Faulkner, daha fazla edebiyat ve daha fazla iyi edebiyat demek. Yazarla tanışmak isteyenler için bence Ülkü Tamer'in "Kırmızı Yapraklar" adlı çok iyi seçimlerden oluşan toplama öykü kitabıyla beraber bu kitap da çok iyi bir başlangıç seçeneği olabilir. Bunu yapmayı düşünen okurlara şimdiden iyi okumalar dilerim.
William Faulkner / Hayatı, Sanatı, Eseri
William Faulkner / Hayatı, Sanatı, EseriTalat Halman · Varlık Yayınları · 19635 okunma
·
90 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.