Sana doğru iniyordum ve sen bana doğru yükseliyordun. Her akşam bizi yaklaştıran boşlukta o adını anmaya çekindiğimiz şeyin gölgesi ve ışığı vardı yolun üstünde. Zaman güneşin kayığının tartımıyla yalpalıyordu ineğin memelerinin altında
Ne kaldı
Kasemde o süt maviliği ve kehanetlerini hiç tüketmeden içebildiğim yüzün belirgin izi o kırlangıç çığlığı başımın üstünde ve önümde batan o güneş yüzyıllardan güçlü o şafak dirençle yükselirken insan sırtımın gerisinde.