Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

368 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Ben Frijit Değilim
Hayatımızın her safhasında türlü türlü insanlarla karşılaşırız muhakkak. Yolda, otobüste veya misafirlikte. Herkesin bir derdi vardır elbette. Ama çoğu kez bu dertler gizlidir bir köşede. Kimi evinin bir odasında ruhuyla mücadele eder, kimi radyoda bir şarkı sözlerinin kendisine yazıldığını zanneder, kimiyse gün boyu banyoda kendini arındırır. Şizofreni tanısı konulmuş bir insanı görsek hemencecik ondan uzaklaşır, kendi yolumuza bakarız halbuki o kişilerden kaçtıkça onları daha yalnız bırakıp, daha çok hasta olurlar. İşte burda da devreye psikiyatrler girer. Hele de Gülseren Hanım gibi tecrübeli, hastanın bilinçaltına inmeyi başaran, hoşgörülü ve anlayan bir hekim olursa. Eskiden çocukken hiç unutmam bir inşaatta çalışırken arka bahçede bir nine görürdüm. Bir çeşmenin başında bir elinde yaprakla o çeşmede ellerini yıkardı. Tabii bu işlem saatlerce sürerdi. Mesai bitip eve gitmeye karar verdiğimizde bile o hâlâ ordaydı. Çeşmeyi kapatırken de yaprakla kapatırdı. Ben de çok gülerdim, yanımdaki amcama da bu durumu söyleyip onunla içten içe alay ederdim. Amcam ise uyarırdı beni o kişi bir hasta, kaç kez yıkanırsa yıkansın arınmayacağını zannediyor diye söylenirdi. Şimdi şöyle geriye bakıyorum da benim alay edip güldüğüm o nine bu kitapta karşıma çıktı. Gördün mü bak, hasta olan bir ben değilim dedi. Ve böyle çevrede çok insan var. Hepsi çaresiz, yardım isteyen, sağlıklı bir yaşamın peşinde koşan kişiler... Düşünsenize 17 yaşında bir genç kız hiç durmadan banyo yapıyor, her tarafı süpürüyor, on kez ellerini yıkıyor fakat yine de arınmadığını düşünüyor. Ne kadar korkunç bir şey. Hem fiziksel hem ruhsal sıkıntı yaşıyorlar. Ve yine imdada Gülseren Hanım gibi psikiyatrler yetişiyor. Bu eserinde de hekimlik hayatında karşılaştığı tüm hastaların yaşamlarını, duygularını aktarmış biz okuyuculara. Her biri farklı hayat her bir farklı acı. Bu insanlar hasta değil esasında. Sadece anlaşılmak isteniyorlar. Yalnız kalmamak, onlarla konuşmamızı talep ediyorlar. Bizler onları ne kadar dinlersek, onlar da o kadar iyileşmiş olurlar. Ayrıca neler yok ki bu kitapta? Cinlerle aşk yaşayan bir kızdan, kirlenir diye çöplerini atmayan çöp apartmana; eşi ile mesut olamayan hanımlardan, panik ataklı erkeklere kadar onlarca hastanın hikâyesini dinliyoruz. Gerçek bir hikâye hem de. Bunun yanında erkeklerin frijit bir kadına 'hayvanca' değil bir 'eşçe' yanaşmamızı tembihliyor Gülseren Hanım. Böylelikle o kadın bir gün ''Ben frijit değilim, kadınım ben sadece kadın,'' diyecektir. Ayrıca dul bir kadına boş kadın olarak değil bilakis her şeyi görüp geçirmiş 'kadın gibi bir kadın' gözüyle bakmamızı nasihat ediyor. Ve yazarımız bazı şeyler anlatmış ki hayret verici. En iyi üniversiteleri kazandı diye bir çocuğunuzu mutlu zannetmeyin diyor velilere. Çoğu hastası sınavları derece ile kazanan öğrencileri olmuş. Bir öğrenci varmış ki sınavı full yapmayayım diye 7 soru boş bırakırmış hep. Birinci olup ülke gündemine düşersem diye. Bu da kendi ruhunda ayrı bir problem bence. Diyeceğim şu ki; her daim kendimizi tanımalı ve depresyona girmiş her türlü insanı bir veba gibi değil, bizlerden yardım bekleyen bir insan olarak görmeliyiz. Saygılar...
Madalyonun İçi
Madalyonun İçiGülseren Budayıcıoğlu · Remzi Kitabevi · 202018bin okunma
··
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.