Bir günde bitirdiğim; gerek sürükleyiciliği, gerek alegorik hiciv yeteneği sebebiyle elimden bırakamadığım bir kitap oldu.
Son Ada. Dünyaya, topluma, sözde "demokrasi", "başkan", kavramlarına haklı bir eleştiridir.
Kendinizi adadaki kırk haneden birinde yaşayan bir sakin iken, kandırılmaya müsait koşullarda doğal düzeni bozan vs. doğanın ve doğalın, serbest kalışın bir başka 'sözde başkanın deyişiyle':anarşistlerin yanında bulabilirsiniz.
'Yazar'ın sonu ne oldu, bizim yazarın umduğu gibi daha sonra adaya dönüp yeniden düzene yardımcı oldu mu?..
(spoilerlı yorum):
Bakkal'ın dilsiz oğlunun, köpekbalığı Başkan ile kendini yardan aşağı attığı paragraf; hem boğazımı düğümledi, hem de hâla bir şeylerin değişebileceğine dair inancımı hatırlattı, arttırdı.
.."Bakkalın kambur oğlu ilk kez duyduğumuz sesiyle martıları bile dehşete düşürecek bir çığlık atarak Başkan'a doğru olanca hızıyla koştu, ona vurdu ve çarpmanın etkisiyle ikisi birlikte yardan aşağı uçtu. İki gövdenin de boşlukta çırpınarak düştüğünü, sonra kayalara çarpıp parçalandığını gördük."