Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

224 syf.
10/10 puan verdi
Kafa muhabbeti yapmaya geldim:)
"- Ayakkabılarınızdan sonra birşey çıkarmayı unuttunuz! - Nedir o ? - Başınız! - Ben şapka giymiyorum ki.. - Şapkanızı değil, kafanızı işaret ediyorum! - Kafamı mı ? Kafasız ne yaparım sonra? - Size öyle bir kafa verirler ki, eskisini çöp tenekesine atmaktan başka çareniz kalmaz. " Eseri okuyan kardeşlerim bilir, mevzusu asla çözülemeyen bir kafa muhabbeti vardır ️:) (No Spoiler) Üstad Fazıl, sınırları o kadar zorlamış ki 'var' ile 'yok'u idrakte çaresiz kalıyor okur. Defalarca defalarca okuyor belki cümleleri anlamak ümidiyle.. Fakat Asıl mâna anlamak değil, inanmak diyor satırların birinde yazar. Biz de okudukça, anlamaktan öte; inanıyoruz hakikate.. Dikkat ediniz " varmak " demedim. :) Daha yolumuz bir hayli uzun.. Ne yana çevirsek başımızı, koşturan insanlar. Yüzleri tanınmıyor, buğulu duman gittikçe yükseliyor üzerimizden. Acı birşeyler kokuyor... " YANIYOR!.." "YANIYOR!.." Ne yanıyor yahu ? Kiminin sevmiş yüreği, kiminin oyuna kanmış aklı, kiminin yalana uzanan eli, kiminin gurbetten başka bir yere basmamış ayakları falan filan işte.. ayrıntı mühim değil yanıyoruz mu, yanıyoruz hocam!... Canımız acıya öyle bir esir olmuş ki ne olduğunu bilmeden haykırıp duruyor.. Kendimize baktığımızda yangın nerden tütüyor bilmiyoruz. BULAMIYORUZ! Ha hah ha, Aynadaki yalan! Derdini bulamadan dermana koşan bizler, artık yorgunuz.. Kimi zaman yolda suyla rastlaşıyoruz. Bir ân acımızı unutuyoruz... Derin nefes; Ohh bee! Yine yazar diyor ki, "yanmış bir parmak soğuk suya sokulunca rahatlamış gibi oluyor, acısını duymuyor. Fakat şu var ki yanmış bir parmağın soğuk suda bir ân için bulduğu rahatlık, parmak sudan çekilince acıyı misillerle büyütmüş olarak geri getirecektir." Mesele burda ciddileşiyor.. Nerde kalmıştık; Suyla rastlaşmış, acımıza şifa bulmuştuk (güyâ!) Kendimizi sudan çekiyoruz artık. Ahh! Hay Allah... Bu acı da ne böyle.. Dayanılacak gibi değil. Sudan ayrıldıkça, boğuluyoruz.. Yeterince laf cambazlığıyla sizi sıktım biliyorum.. Ha gayret ama az kaldı. Velhasıl Allah'tan başka neye uzanırsak yanmış parmağın suyla dinmesi misali geçici bir ferahlık bizim için. Sonrası daha çok acıya gebe bir de.. Yandığınız.. boğulduğunuz yetmedi mi ??? İçerikten de azıcık bahsedip bitiriyorum. Necip Fazıl'ın tek roman türü eseridir. Fakat öyle bir üslup var ki o kategori ona yetmemiş. Karakterler, olay örgüsü öyle muazzam seçilmiş ki, ülkemizin tüm portresini çıkarır nitelikte. Naci sizsiniz arıyor, yakalıyor,düşünüyor hatta ve hatta kafanızı kaybediyorsunuz.️ Bir de Naci'ye hayat veren 3 kadın görüyoruz. Biri saflığın, hakikatın, vuslatın tebessümü, diğeri madde'nin temsilcisi, hırs yüklü, erkekçe bir haykırış, Sonuncusu ise ulaşılma gâyesiyle yanılıp tutuşulan aşkın kendisi, buhrân... Sizce bu bir aşk hikayesi mi ? hayır hayır, hikayenin aşkı bu defa.. :)) bu eseri ömrünüzde bir kere dahi olsa okuyun , okutturun lütfen. Doğum sancıları ürkütmesin sizi. Yeni bir yaşam hepsini unutturacaktır elbet.. :) " Naci bastığı yerden habersiz, çıkarken bir ara elini başına götürdü, kafası yerindeydi. Bir ses duyuldu, İçinden gelen; - Boşuna arama, bulamazsın... "
Aynadaki Yalan
Aynadaki YalanNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20175bin okunma
··
137 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.