Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

480 syf.
10/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Bir Deniz masalı başlar, denize çıkar bütün yollar.. Okuduğum, Deniz abimizi anlatan ilk kitap değil aslında bu kitap. Nihat Behram "Darağacında Üç Fidan" ardından Erdal Öz "Gülünün Solduğu Akşam" ve şimdi "Abim Deniz." Kitap, Deniz abinin taa çocukluk yıllarından başlıyor. Soyisimin ve soyunun nereden geldiğini anlatıyor, küçük kardeş Hamdi abi.. Başarılar ile dolu bir öğrencilik hayatı olan Deniz abi, ilkokul zamanı, babası müfettişlik yaparken, gezip gördüğü yerlerde ezilen insanlara içerlemiş. Hayvanlara olan sevgisi hiç bitmemiş. Özellikle sevdiğim nokta ise, benim gibi, köpeklere çok düşkün olması idi. İlkokulu başarı ile bitiren Deniz abi, sonraki öğretim hayatında da başarılı olmuş ve farkında olmadan ilk eylemini yoldaşı Mahir abi ile yapmış. Yanlış hatırlamıyorsam, Mahir ve Deniz ikilisi, Kanlı Pazar diye anılan 6. Filo kuvvetlerini püskürtme işinde - Avrupa mandasına karşı çıkarken- yine farkında olmadan aynı eyleme karışmış fakat bu kez Deniz abi, ilk eyleminden sıyrıldığı gibi bu eylemden sıyrılamayıp gözaltına alınmıştı. Velhasıl, çeşitli yerleri gezen ve ezilenlerin sesi olmaya karar veren Deniz abi, ilk eyleminden sonra bakalım hangi eylemleri yapmış ve hangilerini katılmış.. Lisede fizik hocasına tepki gösterip okul değiştiren bir delikanlı. Haksızlık karşısında dirençle duran, sadece kendi hakkı değil, bütün haksızlığa uğrayan kişilerin yanında 1.91 olarak dikilen, cengaver bir yiğit. Okula özel okulda devam eden ve orada İngilizceyi ilerleten bir deha. Tabii kanı deli akan genç Deniz, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 'nde okurken protestoya katılıp ikinci defa gözaltına alınıyor. Haksız mı? Bence gayet de haklı. Daha sonra ise 6.Filo ya da meşhur "Kanlı Pazar" olayına geliyoruz. Farkında olmadan Mahir Çayan ile yollarının kesiştiği ilk eylem olsa gerek,yanlış hatırlamıyorsam.. Sürekli ev değiştiren bir aile.. 1969 yılına kadar sürekli hapise girip çıkan bir delikanlı ve Amerika emperyalizmi yerine Amerika işgali yerine, Tam Özgür Bağımsız Türkiye'yi savunan gözüpek delikanlı, 1969 yılından sonra ne yazık ki idealindeki Türkiye 'yi oluşturmak için sürekli kaçış ve saklanış içinde olacaktı. Zaten 70lerin başında malum olay olacak ki, bu kitapta dayanabilecek miyim, bilmiyorum.. Bu kez evladını kaybeden bir babanın feryadını, oğlundan kalan kıyafetlere sarılıp ağlayan ve onlarla konuşan annenin acısını, abisini kaybetmiş bir kardeşin ağzından dökülecek bu kez sözler. Kardeş kısmı birinci ağız, baba ve anne kısmı ise yarı yarıya birinci ağızdan olacak. Çünkü onların acısını bizzat gören ve en yakın olan Hamdi Gezmiş anlatacak... Bir baba düşünün ki oğlunun bir gün gözünün önünde öleceğini, ona hasret kalacağını biliyor. Buna rağmen şu çağrıyı yağıyor devlete : "Oğlumu vurmayın!" Cemil Gezmiş 'e sorsanız, oğlunun asılması yerine bütün hayatını hapiste geçirmesini tercih ederdi sanırım. Annesi, Deniz abiden sonra hastalanarak böbreğini kaybediyor, babası desen, hiçbir oğlunu diğeri yerine koyamıyor.. İlle de Deniz, ille de aslanım! Deniz Gezmiş, çok hırçın, istediğini alana kadar durmayan birisi imiş ki kitap daha da iyi gözler önüne seriyor. Öğrencilerin istediği olsun diye üniversiteye el koyuyor ve kimse yaklaşamıyor. Zekice planlar yapıyor elbette.. Ama babası için bazen tavizler vermiş. Sadece bir kere yanlış hatırlamıyorsam.. Paraya karşı umursamaz olan insan nasıl olmuştu da banka soymuştu. Babası Cumhuriyet gazetesine yazı yazarak "Korkma, adalete teslim ol. Yargıçlar elbet vardır." demiş ama Deniz abi teslim olmamıştı. Suçlu muydu? Bence hayır. Nedeni ise kendisi için hiçbir para harcamamış, ayırmamıştı bile. "Tarzan Mustafa elinde tüfeğiyle mahalle mahalle dolaşıyor. " Polisleriyle caka satıyor.' Bulsalar vuracaklar oğlumu ... Ondan işte; o kurşun yağmuru altında vurulmadığına, o sürek avında öldürülmediğine şükrettim Deniz'in; yakalandığına sevindim. "Sağ salim, yara beresiz yakalanmış hiç olmazsa, " dedim. "Kimseyi öldürmedi ki! .. Yatar çıkar, zannettim." Bu sözlere iyi bakın,iyi okuyun. Çaresiz bir babanın oğluna olan çaresiz sözleri bunlar.. Oğluna hasret, oğlunu kaybeden bir baba.. Oğlunun asıldığı gün nasıl olduğunu merak eden bir anne ki şu sözler yeterli olur anlatmaya: Annem, "Gördün mü çocuğumu?" diye sordu. "Gördüm, sarıldım,'' dedi babam ... "Nasıldı?" "Boynun bir moramıışlık vardı. İp izi..." Günlerce ağladı annem; günlerce ağladı... Sırf bir siyaset uğruna gençliğinin baharında ölen onlarca genç. Mahir, Deniz, Hüseyin, Yusuf, Sinan, Alp... Daha nicesi. Bir koltuk hırsı, bir iktidar hırsı, bir "Üç sağdan, üç soldan. " diye ortaya atılan iğrenç düşüncenin kurbanları. Yine de idama başı dik giden üç fidan, üç yiğit, üç delikanlı, üç evlat, üç abi, üç kardeş, üç oğul.. Ne derseniz deyin. Siyaset, şahsi emellerden, şahsi hırslardan, şahsi menfaatlerden, şahsi intikamlardan arındırılmadığı sürece hep kirli kalacaktır. SELAM OLSUN SİZE 6 MAYIS 1972 'NİN HER DAİM ÇİÇEK AÇAN , HİÇ SOLMAYAN , BAHARIN EN GÜZEL FİDANLARI..
Abim Deniz
Abim DenizCan Dündar · Can Yayınları · 20164,993 okunma
··
59 görüntüleme
Yunus Kaya okurunun profil resmi
Rica ederim 😇
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.