Rahime Hanım, yorumlamacanızı büyük bır dıkkat ve özenle okudum. Bazılarına katılıp bazılarına katılmayacağım her yorumunuz benim için önemlidir. Bilesiniz.
Zor bır süreç olan kitabı edinme kısmı için çok teşekkür ederım. Benım yayınevim “fakir ama gururlu” yayınevlerınden bırısı olduğu için kitaplara ulaşmak zor oluyor maalesef. Çok sağ olun, ısrarla takip ettiğiniz için.
İlk 40 sayfa eleştirinize katılıyorum. Roman yüksek tempoda başlamıyor. Ama bence tıpkı bir yolculuk gibi bu. Yola düşerken işin içine tam girilmiyor. Belki de sonraki konuların çok daha iyi olması, başlangıç kısımlarını yavan kılıyor olabilir. Ama dediğiniz doğrudur.
Bence dışarıda muavinle konuşan sakallının ne dediğinin hiç bir önemi yok ve zaten anlatıcı onun uçağı kaçırmasını, oraya gelişini vs anlatıyor. Aynı şey dışarıda vedalaşan Kemal le Bahar çin de geçerli tabii.
Tuco’nun da belrtttiği, sizin de tespit ettiğniz dili zamanlar, mişli zamanlar anlatımına gerekli müdaheleyi yapacağım.
Ceylan’ın Türkiye’ye geliş kısmının atlanması Ceylan ile alakalı aslında. Aida gibi değil o. Ortadoğulu ve her şey konuşamıyor. Aida ise çok açık yürekli, detay veriyor. Zaten Ceylan’ın anlattıklarını Ömer röportaj diline çeviryor. Hatta onlardan teyit de istiyordu.
Musa konusunda, yazabileceklerimi yazdığımı düşünüyorum. Musa antisosyal kişilik bozukluğu olan bir tip. Ben romancı olarak çözüm önerisi sunmak yahut kökenine inmek yerine durumu anlatmayı terch ettm. Sanırım başarılı oldum çünkü dün bile bir okurum, bugün Musa’yı çarşıda gördüm diye mesaj atmış bana. Gerçekçi bir karakter çıkmış ortaya.
Uzun cümleler? Hımmm… Olabilir tabii. Orhan Pamuk kadar uzatamasam da, denerim sonrak brkaç romanda :) Tarzım değil ama bakın bunu da yapabliyorum demek adına yazarım elbette :))
İbne ve orospu kelimelerinin nıçın ve nasıl sansürlendiğini inanın hiç hatırlamıyorum. Sanırım o anki ruh halim etkili oldu. Özel bır tercih söz konusu değldi yani. Nitekim editör arkadaşlar da buna pek dikkat etmemışler.
Finali beğenmenize çok sevindim. Çünkü daha romanın ilk cümlesini ble yazmadan evvel kafamda tam olarak bu son vardı.
İş yerindeki İ harfi zor basan klavye ile cevap yazdım size. İ harfi eksik bır roman gibi dursa da beğenmiş olmanız beni sevindirdi. Dahası gelecek için cesaret verdi. Sanki Aida ile Ömer karşımdalar ve bana “aferin sana hoca, başarmışsın bu işi, hatta devam et, çok daha iyilerini yazacaksın, olacak senden” derlermiş gibi hissettim. :))
Sağlıcakla kalın
Alahimanet!