Gönderi

144 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 4 days
İncelemece Değil, Yorumlamacadır.
"Aramızda bir yazar var, okumak boynumuzun borcu olsun” dedim ve Mehmet Yılmaz okuma etkinliğine katıldım. Yazarımız etkinliğe katılan yirmi kişiye kitap hediye edecekti, dedim belki o şanslı kişiler içinde bende olurum çıkıp kitap aramak zorunda kalmam. Ama kısmet değilmiş. (Zaten şu çekiliş ya da kura şeysilerinde pek kısmetli sayılmam. Piyango biletime amorti bile çıkmıyor.)   Kitap aramak sıkıntı değil ama ellerinizden öper 2,5 yaşında bir kızım var ve onunla dışarıya çıkıp, kitap almak artık benim için çok lüks. Ufak bir fırsat yaratıp, canhıraş bakmadığım kitapçı, gezmediğim D&R kalmadı ama maalesef bulamadım. En son kendime, ne diye internetten sipariş vermiyorsun diye baya sövdükten sonra derhal siparişi verdim ve bir kaç gün sonrasında nihayet kitaba kavuştum ve yolculuk da başladı.  Bunları niye anlatıyorum? Çünkü incelemeye nasıl başlayacağımı bilemedim. :) Bu bir inceleme değil, yorumlama dedim. Belki de didikleme desek daha doğru olur zira haşlanmış tavuğu didikler gibi, kitabı didiklemeyi düşünüyorum. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, kitabın giriş bölümleri, en az final bölümleri kadar önemlidir çoğu okur için ve okuyacağı ilk sayfalar kitaba devam edip etmeyeceğine karar vermek için büyük bir referanstır. Hani ilk intiba önemlidir deriz ya işte bu kitaplar için de geçerli bir durumdur. Yola Düşen Gölgeler'in bende ki ilk intibası pek olumlu olmadı. Kitabın ilk 40 sayfası diyebileceğim kadar bölümü, okuru içine almıyor ya da devamını okumak için bir istek uyandırmıyor. 144 sayfalık bir kitabın ilk 40 sayfasında okuru tavlayamamak büyük bir risk bence ve o 40 sayfa kitabın üçte birini oluşturuyor neredeyse. Eğer kitap 144 sayfa değil de 340 sayfa olsaydı buna müsamaha gösterebilirdim çünkü okuyacağım daha 300 sayfa vardır ama 144 sayfalık bir kitapta ilk kırk sayfanın yavan olması dediğim gibi yazar için risk, okur içinse kitabı yarım bırakma sebebidir. İlk bölümleri yavan bulmamın sebebi ise, bilindik şeylerin bilindik şekilde anlatılması ve hem kurgu olarak hem de anlatım olarak okuru heyecanlandırmaması. Bunu bir örnekle açıklamak istiyorum; kadınlar makyaj yaparken bazı püf noktalara da dikkat ederler. Örneğin gözleri ön plana çıkartacak bir makyaj yapılmışsa dudaklara açık tonlu bir ruj kullanılır. Ya da dudaklar ön plana çıkartılacak bir ruj kullanılacaksa göz makyajı daha hafif tutulur ve bu sayede abartıdan uzak daha zarif bir görüntü ortaya çıkar.Hem gözlerin, hem dudakların vurgulanmadığı makyajlar ise kadında yorgun bir görüntü oluşturur  ve var olan ışıltısını da kaybetmesine sebep olur. İşte kitabın ilk bölümünün yavan olmasına sebep olan şey de vurgulanması gereken iki şeyden birinin vurgulanmayıp, her ikisinin de yavan bırakılması. Nedir bu iki şey? Kurgu ve anlatım. Bu iki şeyden biri mutlaka vurgulanmalıydı. Kurgu sıradan ise anlatım güçlü olmalı ve okur öyle tavlanmalı, kurgu sağlam ise anlatım sıradan tutularak, kurgu merkez alınıp okur kurgunun içine girmeli. Hem kurgu hem anlatım güçlü olursa okur boğulabilir, her ikisi sade tutulursa okur, kitabı okumasam da olur diyebilir. Maalesef ki bu kitabın ilk 40 sayfası diyebileceğim bölümü her ikisinin de sade tutulduğu bir bölümdü. Neyseki durum Abdullah Sami'den sonra değişiyor. Kitapta Postmodernizmin izdüşümlerini görmek mümkün. Yazarımız yeni bir şeyler denemeye çalışmış ama Postmodern anlatım kitabın tamamına hakim olamadığı için havada kalmış. Hikaye içinde hikayeler, katman katman gelişen olaylar, anlatıcının anlattığı kişininin ruhuna kadar her şeyi bilip anlatması, ufak tefek postmodern etkiyi hissettiriyor ama di-li zamandan şak diye miş-li zamana geçmesi yazarın hatası gibi görünüyor. Bunun yerine 1. tekil şahıs ile 3. tekil şahıs arası gidip gelinseydi daha postmodern bir anlatım ortaya çıkabilirdi. Bunların haricinde hata olarak gözüme çarpan bir kaç çelişki de vardı. Anlatıcı şoförün, kalbinden geçenleri biliyor ama dışarıda muavinle konuşan sakallı adamın ne konuştuğunu duymuyor. Duymaya gerek var mıydı? Anlatıcı zaten her şeye hakim değil miydi? Ceylan'ın anlatıldığı bölümde ise Ceylan'ın Türkiye’ye geliş kısmı geçiştirilmiş. Halbuki en kritik nokta orası ve belki ufak bir aksiyon katılarak okuru sürükleme adına bir lokomotif oluşturulabilirdi. Musa bölümü ile ilgili de bir kaç şey söylemek istiyorum. Burada yazarı çok taraflı gördüm. Sadece Musa'nın yaptığı kötülükler anlatılmış. Ben insanların doğuştan kötü olduklarına inanmıyorum, genetik bir kaç kod belki bazı şeylere bizi meyilli yapabilir ama Musa gibi kötü biri de yapmaz. Musa'nın öyle biri olmasına sebep olacak şeyler, birey-alie, birey-toplum ilişkisi içinde neden-sonuç kullanılarak anlatılmalıydı. Elbette Musa'yı aklayacak sebepler yazılmamalıydı ama Musa'nın öyle biri olmasına sebep olan şeyler okura sunulmalıydı. Sunulmalıydı ki okuyan kişiler yeni Musaların oluşmasına sebep olacak şeylerden kaçınsınlar. Musa mantar gibi birden bire bitmedi, onu öyle biri yapan bir çok sebep vardır mutlaka. Keşke bilebilseydik. Keşke kitap daha da katmanlaşabilseydi bu bölümde. Çok mu eleştirdim? :) Tamam. Bir kaç şey daha söyleyip güzel şeylere geçeceğim. Kitabı okurken yazarımızın uzun cümleleri pek tercih etmediğini gördüm. Kitabın geneli kısa cümlelerden oluşuyor. Tek nefeste dört, beş cümle rahatlıkla okunabiliyor. Acaba tek cümleyi, tek nefeste bitiremeseydik nasıl olurdu? Bence müthiş olurdu. Ama Mehmet Hoca diyaframımızı düşündüğü için hiç o toplara girmemiş. :) Ama olur da bir kitap daha yazarsa aralara uzun bir kaç cümle serpiştirmeli mutlaka. Hani “Bakın istesem uzun cümle yazarım, elimden öyle şeyler de gelir ama sizi zorlamak istemiyorum.” mesajı vermeli. :) Ve son olarak eleştireceğim konu sansürlenen ve sansürlenmeyen bazı küfürler. ‘İbne’ kelimesi sansürlenirken haşa huzurdan ‘orospu’ kelimesi sansürlenmiyor. :) Böyle olmasında yazarın mı yoksa yayınevinin mi etkisi var bilmiyorum ama gözüme batan bir detaydı, söylemek istedim. Gel gelelim güzel şeylere... İlk bölümleri yavan bulmuşsam da Abdullah Sami'den sonra tabiri caizse yazarımız,  sazı eline alıyor. Yer yer anlatımı, yer yer kurgusu ile tüm samimiyetimle söylüyorum ki çok beğendim. Aralarda yazar devreye girip kalbini açsaydı çok daha beğenebilirdim ama yazarımız satır aralarına sığdırmış kalbinden geçenleri. Halbuki insan olmak ve adalet,  kitabın baştan sona kilit taşlarıydı. Yazarımız bu iki şey hakkında salt kendi görüşlerini yer yer o güzel üslubuyla anlatsaydı bize, işte o zaman tadından yenmezdi bu kitap. Final bölümü benim için gayet tatmin ediciydi, yolculuk bitti kitap da bitti. Olması gereken de buydu. Okur en başta belli bir finale hazırlanmıyor hatta ben otobüse dönmeden, herhangi bir hikayeyle final olur sanmıştım ama insanın kalbinde ince bir keder bırakan sonu ile finali gayet iyi kotarılmış oldu. Kitabı bir okur olarak umduğum ve bulduğum şeyler doğrultusunda yorumlama ya çalıştım verdiği mesajları, yazarımızın satır aralarına sığdırdıklarını da anladım hatta çok iyi anladım. Sesi Hilmiye benzeyen karakterin, haksıza karşı durup haklıyı savunmamasını da gayet iyi anladım. Yani demem o ki biz sizi anladık Mehmet Hocam. Ve son. Kitaba puanım 10 üzerinden 8 ve bu puanı hatır için vermiyorum içimden gele gele, gönül rahatlığıyla veriyorum Helal-i hoş olsun. Bunca söylediğim şey içinde Zülfü yare dokunacak bir şey söylemişsem yazarımızın affına sığınıyorum. Böyle güzel kitaplarının devamını diliyorum.  Hayırlı bereketli bol satışları ve kıymetini bilen bolca okuru olur inşallah. Herkese selam ve sevgilerimle… Keyifli okumalar.
Yola Düşen Gölgeler
Yola Düşen GölgelerMehmet Yılmaz · Roza Yayınevi · 2019167 okunma
··
187 views
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık, aslında her kitabın altında böyle detaylı bir inceleme olmalı. 1K'nın sizi asgari ücretten çalıştırmaya başlaması lazım bence sitenin kalitesini arttırmak için. Yeterince anlaşılır oldu benim için.
Rahime okurunun profil resmi
Ya çok teşekkür ederim Erhan Bey, valla gururum okşandı. 😁 Kaliteyi arttırmak sizin işiniz, daha önce de söylemiştim sitenin ortalamasını yükseltiyorsunuz diye. Ben ise arada sıra bir şeyler üretmeye çalışan biriyim. Burada da elimden geldiğince görüşlerimi paylaşmak istedim. Tekrar teşekkür ederim, eksik olmayın.
2 next answer
İclâl okurunun profil resmi
Sizin incelemelerinizin(ya da yorumlamacalarınızın:)) tarzını çok seviyorum Rahime hanım. Bu kitap hakkında birçok inceleme okudum çoğu da çok değerli ve güzel incelemelerdi. Fakat sizinkindeki değerlendirmeyi kitap hakkında fikir oluşturması açısından ayrı bir sevdim. Gerçekten didik didik etmişsiniz :)) Hem samimi, hem net ve anlaşılır hem de olabildiğince objektif bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık :)
Rahime okurunun profil resmi
İclal Hanım sizde de oluyor mu bilmiyorum ama böyle güzel yorumlar alınca yanaklarım kızarıyor arada beni de eleştirin 😁😁 Elimden geldiğince objektif olmaya çalıştım hatta eşimden de yardım aldım ve bazı konularda Mehmet Hoca'nın yanında durdu ve fikirlerimi değiştirdi. :) İnşallah hakkıyla bir inceleme ya da yorumlama yapmışımdır da yazarımızın hakkına girmemişimdir. Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. :)
3 next answer
Nilüfer okurunun profil resmi
Necip Bey'e yazdım size de yazayım aynısını. 1000kitap'ın bu ortamı o kadar güzel ki. Farklı farklı yorumlar, incelemeler... Çok değerli kalemler... Siz, İnci Hanım, Tuco, Oğuz, Necip Bey ve daha nice arkadaş, çeşit çeşit duygu ve yorumlar. Yazar kadar olmasa da heyecanla keyifle okuyorum tüm incelemeleri. Aynı dönemde aynı kitabı okumak çok zevkli, yazarımız da çok şanslı. Emeklerinize sağlık...
Rahime okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Nilüfer Hanım. Evet, gerçekten de farklı görüşler, farklı yorumlar, farklı duygular ama hepimizin ortak noktası kitaplar. Hem yazarımız hem de biz çok şanslıyız gerçekten. :)
Nesrin A. okurunun profil resmi
Öncelikle sizin hakkınızdaki klasik iltifatların hepsine fazlasıyla katılıyorum :) İlk okumayı Mehmet Bey size yaptırsaymış, belki ufak dokunuşlarla 10 puanı alırmış, gerçekten kaliteli eleştiriler.
Rahime okurunun profil resmi
İncelemeye başlarken en başına "Eğer Mehmet Bey, bu kitabı basmadan önce görüş bildirmem için bana gönderseydi, ona söyleyeceğim şeyler aşağıda yazdıklarım gibi olacaktı" yazmak geldi aklıma ama sonra Rahime haddini bil, ne sanıyorsun kendini deyip frenledim.:)) Zaten o seviyeye gelmem için bir kaç frını ekmek daha yemem lazım. :) vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkürler Nesrin Hanım. :)
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Rahime Hanım, yorumlamacanızı büyük bır dıkkat ve özenle okudum. Bazılarına katılıp bazılarına katılmayacağım her yorumunuz benim için önemlidir. Bilesiniz. Zor bır süreç olan kitabı edinme kısmı için çok teşekkür ederım. Benım yayınevim “fakir ama gururlu” yayınevlerınden bırısı olduğu için kitaplara ulaşmak zor oluyor maalesef. Çok sağ olun, ısrarla takip ettiğiniz için. İlk 40 sayfa eleştirinize katılıyorum. Roman yüksek tempoda başlamıyor. Ama bence tıpkı bir yolculuk gibi bu. Yola düşerken işin içine tam girilmiyor. Belki de sonraki konuların çok daha iyi olması, başlangıç kısımlarını yavan kılıyor olabilir. Ama dediğiniz doğrudur. Bence dışarıda muavinle konuşan sakallının ne dediğinin hiç bir önemi yok ve zaten anlatıcı onun uçağı kaçırmasını, oraya gelişini vs anlatıyor. Aynı şey dışarıda vedalaşan Kemal le Bahar çin de geçerli tabii. Tuco’nun da belrtttiği, sizin de tespit ettiğniz dili zamanlar, mişli zamanlar anlatımına gerekli müdaheleyi yapacağım. Ceylan’ın Türkiye’ye geliş kısmının atlanması Ceylan ile alakalı aslında. Aida gibi değil o. Ortadoğulu ve her şey konuşamıyor. Aida ise çok açık yürekli, detay veriyor. Zaten Ceylan’ın anlattıklarını Ömer röportaj diline çeviryor. Hatta onlardan teyit de istiyordu. Musa konusunda, yazabileceklerimi yazdığımı düşünüyorum. Musa antisosyal kişilik bozukluğu olan bir tip. Ben romancı olarak çözüm önerisi sunmak yahut kökenine inmek yerine durumu anlatmayı terch ettm. Sanırım başarılı oldum çünkü dün bile bir okurum, bugün Musa’yı çarşıda gördüm diye mesaj atmış bana. Gerçekçi bir karakter çıkmış ortaya. Uzun cümleler? Hımmm… Olabilir tabii. Orhan Pamuk kadar uzatamasam da, denerim sonrak brkaç romanda :) Tarzım değil ama bakın bunu da yapabliyorum demek adına yazarım elbette :)) İbne ve orospu kelimelerinin nıçın ve nasıl sansürlendiğini inanın hiç hatırlamıyorum. Sanırım o anki ruh halim etkili oldu. Özel bır tercih söz konusu değldi yani. Nitekim editör arkadaşlar da buna pek dikkat etmemışler. Finali beğenmenize çok sevindim. Çünkü daha romanın ilk cümlesini ble yazmadan evvel kafamda tam olarak bu son vardı. İş yerindeki İ harfi zor basan klavye ile cevap yazdım size. İ harfi eksik bır roman gibi dursa da beğenmiş olmanız beni sevindirdi. Dahası gelecek için cesaret verdi. Sanki Aida ile Ömer karşımdalar ve bana “aferin sana hoca, başarmışsın bu işi, hatta devam et, çok daha iyilerini yazacaksın, olacak senden” derlermiş gibi hissettim. :)) Sağlıcakla kalın Alahimanet!
Rahime okurunun profil resmi
Hoşgörünüz ve detaylı açıklamanız için ben teşekkür ederim Hocam. Söylediklerinizle, kitabı karşılaştırıp tekrar değerlendireceğim olayları. Bu arada kitabı böyle didiklememin sebebi de size verdiğim değerdendir bilesiniz. Ben kaleminizi de samimiyetinizi de çok sevdim. Devamı gelirse kitaplarınızın, büyük bir keyifle okuyacağımı da söylemek isterim. Allahimanet. :)
Salih okurunun profil resmi
Güzel ve farklı bir inceleme, Musa'ya bakış açın benimde aklıma geldi açıkçası hele ki Cukur'un son bölümünde Cetonun hayat hikayesini öğrenince ama aklamak istemedim Musa'yı nihayetinde Musa kötüydü çok kötü.. kötülüğün vücut bulmuş hali Bu arada kura meselesindeki şanssızlığınıza üzüldüm sizi en iyi ben anlarım zira hayatımda hiç bir sosyal sportif basarım olmadı sadece bir ara masa tenisine merak salmıştim ortaokulda en yakın arkadaşımla her gün oynardık. Sene sonu turnuva yapıldı. Arkadaşım benden iyiydi o 1. Ben 2. Olucam diye bakıyor herkes, kuraya da çaprazdan girdik finale kadar denk gelmeyelim diye. Bizim artist yarı finalde şov yapayım derken maçı verdi. Finale ben ve onun rakibi kaldık. Dedim tamam Salih hayatında ilk kez birinci olacaksın birşey de. Amma ve lakin final günü bir geldik masaya resim hocası sergi yapmış zaten köy okulu tek masa var tenis için. Hoca dedi yapacak bir şey yok yazı tura atacağız bana sordu ilk tura dedim. O gün bugündür de hiç tura demedim. Buda benim kurada şans oyunlarında şanssızlıgimla ilgili gereksiz saçma bir hikaye, vaktini aldım hakkını helal et :))
Rahime okurunun profil resmi
Estağfurullah, üzüldüm sizin adınıza. :) Musa'yı aklamak demeyelim de, yaşadıkları ve yaşattıkları belli bir kurmaca içinde karşılaştırılarak yansıtılabilirdi diye düşündüm. Bu sayede Musa hikayesi daha da katmanlaşmış olacaktı hem de okurlara, alt metinde yeni Musaların yetişmemesi için mesaj vermiş olacaktı. Bizlerin etrafında da potansiyel Musalar vardır mutlaka. Bizim bir tavrımız, sözümüz, peşin hükümlülüğümüz o kişinin Musa olmasına ön ayak olacak davranışlardır belki. Ne bileyim, sadece Musa'nın toplum üzerindeki etkisi değil, toplumun da Musa üzerindeki etkisini okumalıydık bence. :) Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. :)
Hatice okurunun profil resmi
Rahime hanımcım inan bana yorumlamaca değil bildiğin "ifade almaca" olmuş :)))) Ve Mehmet hocam bildiğin Sokrates in savunması gibi bir “ifade vermece“ yapmış):))) Ve romandaki bazı şeyleri daha bir açmış en büyük kazancımız bu :) Bu arada ben olsaydım o İ yazmayan klavyeyi Bi kaç düğmeyi daha söküp patronun önüne koyardım :)))) Yayınevi kurmaya ilk adım :)))) Kaç gün oldu bu nedi daa diyerek :)) bugüne bugün kitabınız çıkmış olurmu böyle :)
1 previous answer
Rahime okurunun profil resmi
10 üzerinden 8 vermişim hala ben kötüyüm. Ne diyeyim canınız sağ olsun. :)
4 next answer
Anıl okurunun profil resmi
İlahi Rahime :) İyi yorumlara geçtikten sonra bile eleştirmekten geri duramamışsın, senin eleştirilerine ben alışığım da bakalım Mehmet Hocam alışabilecek mi, vicdansız :D "Aralarda yazar devreye girip kalbini açsaydı çok daha beğenebilirdim"
Rahime okurunun profil resmi
Anıl, tamam eleştiriyorum ama gereksiz eleştiri yaptığımı düşünmüyorum. :) Evet eleştiri kulağa hoş gelen bir şey değil, ben de eleştirilince pek mutlu olmuyorum ama kendi gerçeğimle yüzleşmem adına da gayet faydalı oluyor. Gerçekten zor şartlar altında kitap okuyup inceleme yazıyorum. Şu incelemeye 3,5 saatim gitti. Bugün pazar olmasaydı yazamazdım bile yani diyeceğim o ki sırf eleştirmek için ya da başka bir amaç güderek değil sadece Mehmet Hoca'ya bir okur olarak beklentilerimi kendimce anlatmak istedim ki bundan sonra yazacağı kitaplarında benim gibi düşünen okurların olduğunu da görsün. Eleştirmeden güzel şeyler yazmak çok mu zor? Elbette değil, buraya milyon tane iltifatlar, güzellemeler yazabilirim ama bunlar kime ne fayda sağlayabilir ki? Eminim Mehmet Hoca beni anlayacaktır. Vakit ayırıp okuduğun için teşekkürler Anıl. :)
Osman Y. okurunun profil resmi
Rahime senin elinden kim kurtulmuş :) Kitabı okumaya karar vermiş olmasam vazgeçebilirdim :) Fakat yazara ayıp olmasın okumak zorundayım :)
Rahime okurunun profil resmi
Bu yazdığınla da yazara ayıp etmiş olmadın mı? Eleştirilerimden etkilenip okumaktan vazgeçmeyi düşünmek, senin gibi düzenli kitap okuyan birinden beklenmeyecek bir şey. Ayrıca her okur kendi dünyasından okur kitabı ve herkesin beğeni eşiği farklıdır dolayısıyla kitabı okuyup okumayacağımıza başkalarının değerlendirmeleri üzerinden karar vermemeliyiz.
10 next answer
Bu yorum görüntülenemiyor
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.