Yazarın okuduğum ilk kitabı anlatım dilinin tatlılığıyla beni etkiledi. Sonu başından belli olmasına rağmen merakla bir solukta okunuyor roman. Biri kel biri göbekli o iki adam öyle iyi öyle masumlar ki insan Nihal olmak istiyor. Tüm anlatılanlar biraz da Ankaralı olmamın etkisiyle sanırım, gerçekmiş gibi canlandı hayalimde. Ankara ile ilgili detaylar da ayrıca hoşuma gitti. Barış Bıçakçı kitabın bir yerinde “Asıl büyük çaresizlik; sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışı” diyerek özetliyor aslında romanı ve hayatı. Güzel film olurmuş bu kitaptan diye düşünüyordum ki daha önce düşünmüşler, varmış filmi:) Sanırım yazarın tüm kitaplarını alıp bir tatile çıkacağım.)