Gönderi

Avluyu çevreleyen duvarlardaki pencerelerin demir parmaklıkları sökülmüş, yapının seksen yıllık tarihi bir zindan olduğunu gösterir tek iz dahi bırakmamışlar geride. Oysa Türkiye’nin en ünlü yazarları çürütülmüştü o koğuşlarda. Nazım Hikmet 1928’de, Sabahattin Ali 1947’de, o pencerelerin ardında yatıyor; şimdi benim Neveser Hanım’la yemek yiyeceğim bu avluda atıyorlardı voltalarını. Sabahattin Ali’nin yattığı son zindandı burası; salıverildikten bir süre sonra, sınırı geçemeden öldürmüşlerdi onu. Nazım’ı 1950’de bir kez daha getirmişlerdi buraya. 1951’de İstanbul Yüksek Tahsil Öğrenci Derneği’nin bütün üyeleriyle, Aziz Nesin, Cenap Karakaya, Necdet Eker, Enver Aytekin ve Fethi Naci buraya kapatılmışlardı. Orhan Kemal, 1966’da burada, şu pencerelerin ardında yatıyordu. Hikmet Kıvılcımlı, Rıfat Ilgaz, Şefik Hüsnü, Mehmet Ali Aybar, Mihri-Sevim Belli çifti, 68 Kuşağı, Deniz Gezmiş ve daha niceleri. Türk sinemasının kötü adamı Ahmet Tarık Tekçe bile oyuncu olmadan önce gazetecilik yaptığı yıllarda, yazdığı bir yazıdan dolayı, buraya atılmış, şu pencerelerin ardındaki koğuşlarda gün saymıştı. Belki de Şemsi Belli Selahaddin İnal’ın bestelediği şarkı sözlerini bu zindanda çekilen özlemler için yazmıştı: Gözümde özleyiş, gönlümde acı Alnımda sevdanın sıcak izi var Bana benden yakın, benden yabancı İçimde dolaşan, gezen biri var Ne kapımı çalan garip postacı Ne beni bekleyen, özleyen bir yâr Bana benden yakın, benden yabancı İçimde dolaşan, gezen biri var
·
41 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.