Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

404 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Kitabı nereden nasıl anlatacağımı açıkçası bilemiyorum. Doğruyu söylemek gerekirse uzun süre etkisinden çıkabileceğimi de sanmıyorum. İnanılmaz derece de güzel bir kitap okudum. Güzelden kastım keyif değil, yanlış anlaşılmasın, zira çok fazla derecede sinir sistemimi bozmuş bile olabilir. Nedense savaş dendiğinde akla hep erkekler gelir, savaş erkeğin savaşıdır gibi benimsenmiştir. Oysa ki bu kitap bu fikri tamamıyla değiştiriyor, hiç olmazsa benim için tamamıyla değiştirdi diyebilirim. 2. Dünya savaşı döneminde Çeşitli cephelerde, çeşitli konumlarda, sıhhiyeci sinden partizanına, pilotundan keskin nişancısına, cerrahından hemşiresine kadar, bir sürü kadının bire bir ağzından dinliyorsunuz savaşı. Bu kadınlar 16 ile 18 yaş arasında daha çocuk... Cepheye gittiklerinde hayatı bile tamamen tanımazken savaş ile, silah ile tanışıyorlar, bir sürü insan öldürüyor, ya da hayata döndürüyorlar. Ya sonrası, asıl acı savaş bittikten sonra başlıyor diyorlar ve tek tek anlatıyorlar yazara bazı şeyleri. Bazı şeyleri diyorum çünkü anlatamayanlar, anlatmak istemeyenlerde bir o kadar fazla. O günlere dönüp tekrar yaşayacaklarından korkuyorlar, yasaklardan korkuyorlar, kötü muameleden, yalnızlıktan, uykusuzluktan.... ne çok şeyden korkuyorlar ah bilmek için okumak bile yetmiyor galiba. Yazar bu kitabı yayınlamak için çok çaba harcamış, ben o konuya değinmek istiyorum aslında. Çünkü genelde kitap içeriğini özet gibi anlatmayı değil de, kitap hakkında bilgiler vermeyi daha çok seviyorum. Hele de böyle çok beğendiğim bir kitap ise, mutlaka ama mutlaka okuyun diye önermekten başka bir şey gelmiyor elimden. Kitabın ön sözünde, kitabın yazılma evresini ve başından geçenleri anlatmış yazar. Bir çok sansür görmüş kitap, çoğu anlatıyı aktaramamış bile. Bazı yerlerde ise kendisi sansür eklemiş. Anladığım kadarıyla, -daha doğrusu- yanlış bilmiyorsam, tam 17 yıl sonra kitap basılmış. Önceden tuttuğu günlük notlarında da belirtmiş bunu. Kitaba gelen sansürlerle ilgili notlarını da ön sözlerde veriyor. Sansür gören, kendi sansür koyduğu bölümleri de bu ön sözlerde aktarmış yazar. Hatta şöyle diyor : "Kitabın müsveddesi çoktandır masanın üzerinde . .. İki yıldır yayın evlerinden ret cevapları alıyorum. Dergilerden ses çıkmıyor. Hüküm hep aynı: Fazla korkunç bir savaş anlatılmış. Vahşete fazla yer verilmiş. Natüralizm. Komünist Parti'nin öncü ve yönlendirici rolünden söz edilmemiş. Kısacası, yanlış savaşı anlatmışım ... Doğrusu nasıl olmalıydı acaba? Generalleri ve bilge başkumandanı mı anlatmalıydım? Kan ve bitten söz etmese miydim? Kahramanları ve yiğitlikleri mi yüceltseydim?" Bir de şöyle bir cümlesi var onu da paylaşmak istiyorum : " Acıya kulak veriyorum ... Geçmişin kanıtı olan acıya. Başka da bir kanıt yok, başka kanıtlara güvenmiyorum. Sözcüklerin bizi hakikatten uzaklaştırdığı çoktur. Istırabı, esrarla doğrudan bağlantılı bilginin en üstün şekli olarak düşünüyorum. Yaşamın esrarıyla bağlantılı bilginin. Tüm Rus edebiyatı bunu yazar, ıstırabı aşktan çok işlemiştir. Bana en çok anlatılan da o ... Kimdiler - Rus mu, Sovyet mi? Sovyettiler tabii; Ruslar, Beyaz Ruslar, Ukraynalılar ve Tacikler ... Kim ne derse desin "Sovyet insanı" diye bir şey vardı ve bir daha hiç olmayacak. Artık kendileri de bunun farkındalar. Çocukları olan bizler bile başkayız. Biz bile herkes gibi olmak istedik. Ana babalarımıza değil dünyaya benzemek. . . O halde torunlardan söz etmeye bile gerek yok ... " Bu arada kapak resmi dikkatinizi çekti ise onunla ilgili de bir bilgi vermek istiyorum. Kapakta ki genç kız, Lüdmila Mihaylovna Pavliçenko imiş. Savaş sırasında 309 Alman askerini öldürerek tarihteki en başarılı kadın keskin nişancı olma ününe sahip kendisi. Ama ben kitapta onunla ilgili bir bölüme denk gelmedim. Kitap günlüğü 1975 yılında tutulmaya başlanmış ve Lüdmila'nın ölüm tarihi ise 1974 olduğuna göre yazar onunla tanışamamıştır bile. Hiç bu kadar uzun inceleme yazmadım galiba, ama ne anlatacağımı da tam olarak bilemiyorum. Bence savaş ile ilgili kitap sevmeyen biri bile çok rahat okuyabilir. Bazı şeyleri, özellikle tarihi bilgileri birebir yaşayanların aktarmasını seviyorum. 1. ağızdan dinliyor gibi hissediyorsunuz kendinizi. Yalansız, süslenmeden, içine bir şeyler katılmadan, yolundan saptırılmadan, gerçeği sadece gerçeği öğrendiğinizi hissediyorsunuz. O kadar masumlar ki, bazı yerlerde buraları da yaz dediklerini, ağladıklarını, yazarın ağladığı yerleri bile aktarıyor kitap. "Ne oldu neden ağlıyorsun ki sen kızım" diye soruyor mesela. O kadar doğal ve samimi bir üslup ki, bence özellikle biz kadınlar, sonra erkekler, genç kızlar, mutlaka okumalı ki, kadınların neler yapabildiğini bir kez daha görmeli.... Ve son olarak da yazarın "Nobel Edebiyat Ödülü" konuşmasını okumanızı öneririm, çok uzun olduğu için eklemeyeceğim buraya. Yine de okumayanlar için link bırakıyorum, çok güzel bir konuşma olmuş. 5harfliler.com/kaybedilmis-bir...…/… Buraya kadar okuyup gelmeyi başaran arkadaş, seni de ayretten tebrik eder başarılarının devamını dilerim :D
Kadın Yok Savaşın Yüzünde
Kadın Yok Savaşın YüzündeSvetlana Aleksiyeviç · Kafka Yayınları · 20161,052 okunma
··
66 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Zep okurunun profil resmi
O zaman son tanıklar kitabını tavsiye ederim kesinlikle 🙋‍♀️
Eylem U.K. okurunun profil resmi
“Son tanıklar”ı çok istiyordum zaten, arkadaşım dün onunla, ikinci el zaman kitabını hediye göndermiş. İkisini de mutlaka okuyacağım 🙏🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.