Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

261 syf.
10/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
_izm tehlikesi
Issız bir adada, medeniyetin bize zorunlu kıldığı kurallar hala geçerli olur mu? Toplumda var olan eşitsizlik peki? Adaya düşenler, aralarında hiçbir fark olmadığı halde bunu devam ettirir mi? Maalesef herhangi bir medeniyet şehrinde de olsak, ıssız bir adada da olsak insan olarak doğamızda var olan bu ayrımcı ruh, bizimle beraber olacaktır! Ne zaman ki insanlar birbirlerini görünüşleriyle ya da güçleriyle değerlendirmeyi bırakır, işte o zaman gerçek bir değişime adım atılmış olur. Ne yazık ki o zaman dilimi hiç gelmeyecek! Zengin, fakir, güçlü, zayıf, asil, sıradan, ezen, ezilen... Adına ne derseniz artık, zıtlıkların ayrıma sebep gösterilmesi ve bunun doğal karşılanması insanlık gerçeği! Lider olmak ya da birilerini egemenliği altına almak duygusu ve bu duygunun verdiği haz, her insanda eşit midir bilmiyorum ama bu duygunun yaratılışla birlikte bize verildiğini söylemek çok da abes olmaz sanırım. Bu duygunun kişiden kişiye değişmesi ise, insanın sahip olduğu vasıflarla alakalı olmalı. Adaya düşen bir avuç çocuk ve içlerinde gücü kime yetiyorsa hepsi kendince birer lider! Bu liderlik duygusu, yaşadığımız hayatın her evresinde de , ıssız bir adada da aynı. Güç, geniş bir anlam içerir. Kim daha güçlüyse toplumda lider odur. Yönetmek ve emretmek ona bahşedilmiş bir yetenektir sanki. Görülen o ki nerede olursa olsun, insan topluluğu düzen kurma hırsı adına düzensizlik yaratan tek varlıktır alemde! Kitabın hikaye kısmından ziyade, bir gurup çocuğun hiyerarşisi ve aralarındaki ilişki boyutu beni daha çok ilgilendirdi. Onun dışında Lost adlı diziyi duymayan kalmamıştır sanırım, bu da onun çocuk versiyonu diyebiliriz. Issız bir adaya düşen uçaktan, sağ kalan çocukların yaşam mücadelesi... Yetişkinlerden biraz farklı bir durum söz konusu. Oyun onların bildiği en iyi şey ve her durumu kendilerince oyuna çevirmeleri, içinde bulundukları zor koşullardan biraz olsun soyutluyor. Daha katlanılabilir bir hale getiriyor. En kötüsü de hayal gücü çok zengin olan bu çocuklar, korku denen şeyi kendileri yaratıyor. Sosyolojik o kadar çok tespit var ki kitap içinde. İş bölümü, çatışma, guruplaşma, liderlik, kolektif (ortak) bilinç, hiyerarşi kurma çabaları vs. Yani kısaca ilkel topluma dair özelliklerin bütününe bu hikayede yer verilmiş. Uygarlığın ortasından bu ilkelliğe geçişte çocuklar, sahip oldukları ahlâki değerleri yitirmeye başlamış; barınma, yeme-içme gibi temel ihtiyaçlar dışında herhangi bir çabaya da girmemiştir. Güce dair vurgu yoğun olarak yapılmış ve güçlü olan kimse onun etrafında olmak, hem temel ihtiyaçların karşılanmasına hem de korunma güdüsüne bir dayanak olmuştur. Ama bir şey var ki, çocuk dahi olsa kendi savunduğu ilkeler uğruna ya da bağlı olduğu herhangi bir düşünce -eylem, birlik- uğruna, birilerinin ölümüne sebep olmayı doğal karşılamak, vahşi olan dürtüleri ortaya çıkarmak sıradan hale geliyor (getiriliyor). Bu sadece ıssız bir adaya düşen çocukların edindiği davranış değil, bunu normal hayatın içinde de görüyoruz. Buna ideoloji savaşlarımı yoksa varlığını kabul ettirme mücadelesi mi dersiniz bilmiyorum. Velhasıl "sonunda _izm eki olan her düşünce ya da eylem, fanatik bir hale dönüşürse insan için tehlikelidir" derdi bir hocamız. Sonuçta bu fikirleri ortaya atan kişiler eninde sonunda ölecek, ve zamanın şartları da bu fikirleri evrimleştirecektir. Yaftalama ve yargılama huyumuz yüzünden bütünlükten ziyade ayrışmaya mahkum bir dünyada yaşadık, yaşıyoruz ve yaşayacağız maalesef! Kitap sonsözünde bahsedildiği gibi, basit bir yaşam mücadelesinden ziyade simgesel birçok anlamı içinde barındıran bir öykü olmuş. Keyifli okumalar...
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,3bin okunma
··
2 artı 1'leme
·
33 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.