Murat Uyurkulak ile tanışmam Behzat Ç. dizisi sayesinde olmuştu. Behzat’ın kızı Şule Tol kitabını okuyor, kitabı okumayı düşünen Harun’a da kitapla ilgili bilgiler veriyordu. Yıllar geçmişken şimdi düşündüğümde o sahnedeki “Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi.” cümlesi aklıma geliyor. Harun belki kitabı hiç okuyamadı ama ben bir gün Murat Uyurkulak okuma ihtimalini hep kendime sakladım.
Bazuka renkli, canlı öykülerden oluşan sevimli bir eser. Dil bakımından birçok yerde argo kelimeler geçse de bu durum sırıtmıyor, kitaba ya da hikayelere yakışıyor diyeyim. İronik bir dil, zeka dolu öykülerle birleşince ortaya zevkle okunan bir kitap çıkmış.
Yazar, bazı öyküleri başka yazarlarla birlikte yazmış bazılarını da dergilerde yayınlanmak üzere kendi kaleme almış. Ben en çok askerde geçirdiği travmalardan dolayı kırmızı rengine karşı direnç geliştirmiş, kırmızı renk görünce boğaya dönüşen Hamza’nın hikayesini sevdim. Onu hep kırmızıyı görmemek için ev - kahvehane demeden her yerde taktığı devasa güneş gözlüğü ile hatırlayacağım.
Beğendiğim ikinci bir öykü, Emrah Serbes’in Erken Kaybedenler isimli öykü kitabına nazire olarak yazdığı Aşk, Yalnızlık ve Bazuka. Bu hikayede de tıfıl delikanlılar ve tatlı bir çapkınlık öyküsü var.
Kitabın şahdamarı ise ötekiler üzerine yazılmış öyküler: Ermeniler, gayler, Kürtler vs. bilimum ötekiler, öykülerde kendilerine yer bulmuş. Özellikle Şarap öyküsü Ermeni meselesi sessizliği üzerine ince, dokundurmalı güzel bir eserdi.
Kitabın ilerleyen sayfalarında dini konularda hassasiyetleri olan okurlar için can sıkıcı cümleler, paragraflar var. Onu da Murat Uyurkulak’ın nevi şahsına münhasır dünya görüşü olarak kabul edip geçelim. Her yazarın keskin veya yumuşak yanları var. Dini konular Murat Uyurkulak’ın bıçkın tarafları belki de.
Öyküler hızlı akan, herkesçe okunabilecek metinlerdi. Ben beğendim. İlerleyen zamanlarda da okuyacağım.
Peki yazarın soyadı neden Uyurkulak?