“Ölmek zorundayım. Bir an önce.
Hiç değilse, ölmeden önce.”
.
Ölmeden ölmek de nedir? Nedir ölümün dört rengi? Kendi arzu ve isteğinle nasıl ölünür? Ölüm nedir?
“İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.”
Ölünce uyanacaksak eğer bu gaflet uykusundan bir an önce uyanmalı, yaşarken ölebilmeli o halde.. Bile isteye ölebilmeli..
•Kırmızı Ölüm-Şehvetin ölümü.. Hırs ve ihtirasların.
•Beyaz Ölüm-İştahın ölümü.. Tokluğun, tıkanmanın.
•Yeşil Ölüm-Kıyafetin ölümü.. Giyimden kuşamdan uzaklaşmanın..
•Siyah Ölüm-Zaten ölmüş olanın ölümüdür.. Kendinden, derviş kibrinden, yalnızlığının keyfinden uzak durmak. Kitlenin içinde bir karınca hâline gelmek. Ezilmek. Çiğnenmek. Hizmet uğruna. Nefsin rağmına.
.
Ölmeden önce ölebilirsek eğer gerçek ölümümüz bir kavuşma, yeniden doğuşumuz olur. Öyle hazır gideriz son’un başlangıcına.. Öyle mutlu.. Öyle gönüllü. Öyle teslim.. Bizi herşeyden çok sevip kendini her şeyde gösterenin yanına.. O’nun yanına.. Bu ne büyük bir kavuşmadır.. Sevgisiyle içimizi saran, bize ruhundan üfleyen, her an’da muhabbetine çağıran...
.
Dücane Cündioğlu’nun ‘Ey Talib!’ deyişi okuma isteğimi arttırıyor. Kalemini çok seviyorum. Okudukça içim coşuyor. Ali Ural okurken ki hissettiklerimi hissediyorum. İyi geliyor. Çok iyi geliyor. Tanışmadıysanız bir an önce tanışmanızı isterim kalemiyle.. Muhabbetlee..