Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Peki ya Okumak? Gelelim okumaya. Bunun için de şöyle bir hikâyecik aktaracağım size. A.Y. orta sınıftan bir kadın. İlkokul mezunu. Bugün 42 yıllık evli bir kadın. İlk evlendiği zamanlarda kitap okumaya çok düşkünmüş ama evlendikten iki yıl sonra bu âdetinin bittiğini söylüyor. Evlendikten sonra da bu geleneğini devam ettireceğini düşünmüş. Ancak kocası işe erkenden giden bir adammış ve erken yatıyormuş bu yüzden. Işıkta uyumaya alışkın değilmiş adam. “Ben uyumaya çalışıyorum sen ışıkta keyif için kitap okuyorsun, bu böyle olmaz” demiş ve hemen ardından eklemiş kocası: “Git yan odada oku, o kadar istiyorsan.” A. Yatağını bırakıp giderse bunun sonucunun nereye varacağını düşünmüş ve kitapları okumayı bırakmış, kocasını tercih etmiş. Buna karşılık zaman içerisinde, birçok defalar kocasının onun yerine başkalarını tercih ettiğini biliyorum. Oysa okuyabilirdi. Kendine ait bir oda yaratabilirdi, elbet. Oda olmasa bile beyninde ufak bir nokta bırakabilirdi bunun için. Tabii bu arada kaç kadının kitap okumayı bir serüven haline getirebildiğini de unutmamak gerekiyor. Kendine ait bir oda, dahası kendine ait bir kütüphane yaratabilmek, orada yazıp okumak için sizi sürekli sübvanse edecek bir banka hesabının olması kaçınılmaz görünüyor. Aksi takdirde ışığı söndürüyorsunuz ve uykuya dalıyorsunuz; ya da yan odaya geçip ruhunuz elverdiği müddetçe kaderinize başkaldırıyor ve okumaya başlıyorsunuz… Alice Walker’ın Pulitzer ödülü kazandığı The Color Purple adlı romanın anti-herosu Celie ise hayata, ensest ilişki yaşamış olduğu babasına, kocasının zulmüne karşı ilk direnme noktası olarak okuma yazma öğrenmeyi, zamanla kitap okumayı ve zamanla yazmayı koyabiliyor. Ancak bu esnada ciddi bir şiddete maruz kaldığını söyleyebilirim. Nasıl ki kadın yazar olmak bir çığlığın içerisinde kaybolmak demekse, kadın okur olmak da benzer bir çığlığı içinde taşımakla özdeştir. O beyaz mürekkebi kâğıdın üzerine döken cesareti hayatın çetrefil alanlarında üretebilmek: Bunun karşılığı “okuyabilmektir”. Boş zamanlarda değil, bu edim için zaman yaratacağımız bir pratikten bahsettiğimi belirtmeliyim bu arada. Görünmezliği göze alabilmek, görünmezliği içselleştirmek demek, kaçmamak demektir. Peki, bir kadın okur için kitap neyi ifade eder günümüzde? Bir kaçışı. Gerçekten kaçıp hayallere sığınmayı, o hayallerle dış dünyada yaşanan gerçeklere biraz daha katlanmayı ve boyun eğmeyi. Günümüzde bunun cevabı bu. Nihai olarak derecelendirilirse de böyle bu. Okuryazar kategorisinden kitap okuyan kategorisine geldiğimizde böyle bir noktanın egemen olduğunu düşünüyorum. Başta sözünü ettiğim bir yazma edimi ile karşılattırabileceğim okur profili ise okuduklarıyla yüzleşebilen okur profilidir. Ve bu yüzleşme bir dizi istenmeyen duyguya yol açabilir içimizde. Bir kadın okurun yüzleşmeyi göze aldığı kitap aynı aşamadan geçer: Pencereyi açarsınız ve atlarsınız! Belirtmekte yarar var: Bu bir umutsuzluk mesajı değil; ancak şu da bir gerçek ki umudun yeni tanımlara ihtiyacı var… Müge İplikçi
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.