Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bana bakın Maksim Maksimiç, kötü bir huyum var benim. Artık kötü mü yetiştirildim yoksa tanrı mı beni böyle yarattı, orasını bilmiyorum. Bildiğim tek şey şu: Başkalarının mutsuz olmasına sebep oluyorsam, bilin ki ben onlardan daha az mutsuz değilim. Tabii ki karşımdakileri rahatlatan bir şey değil bu ama bir gerçek. Gençliğimde, ailemden ayrıldığım andan itibaren paranın satın alabileceği her zevki çılgıncasına tatmaya başladım, hepsinden de bıktım tabii. Yüksek sosyeteye atıldım sonra, sosyeteden usandım, kibar kadınları sevdim, onlar da beni sevdiler ama onların sevgisi sadece kafamda onurumu dolduruyordu, yüreğim ise bomboştu. Okumaya, çalışmaya başladım -öğrenmekten de sıkıldım- ne ünün ne de mutluluğun öğrenmekle ilgisi olmadığını anladım, en mutlu insanlar bilgisiz insanlardı çünkü, ün de bir talih meselesidir, ün kazanmak için becerikli olmak yetiyor. Derken bunalmaya başladım... Kısa zaman sonra Kafkasya’ya gönderildim; hayatımın en mutlu anıydı bu. Çeçen kurşunları arasında bunaltının yeri yoktur sanıyordum. Boşunaymış! Bir ay geçti, kurşun vızıltılarına da, ölümün Yanımda dolaşmasına da öyle alıştım ki, sivrisineklerle daha çok ilgilenmeye başladım; son umudumu yitirdiğim için eskisinden de çok bunalıyordum, Bela’yı evimde gördüğüm zaman, kucaklayıp kara buklelerinden öptüğüm zaman, bana acıyan kader tarafından gönderilmiş bir melek olduğunu sandım onun, ne budalaymışım! Yine yanılmışım. Yabani bir kızı sevmek, kibar bir kadını sevmekten pek farklı değilmiş; birinin hoppalığı insanı nasıl bıktırıyorsa ötekinin de bilgisizliği, basitliği o kadar bıktırıyor. Yine de hoşlanıyorum ondan; mutlu anlat yaşattı bana; onun uğruna canımı bile veririm ama arkadaşlığı renksiz bir arkadaşlık. Budala mıyım kötü bir insan mıyım, bilmiyorum; bildiğim bir şey var: Ben belki de ondan daha çok acınacak bir haldeyim. Şu anlamsız dünya ruhumu bozmuş; kafam tedirgin, yüreğim doymak bilmiyorum; hiçbir şeyle yetinmiyorum; zevkle nasıl alıştıysam acıya da öyle alışıyorum, hayatım gittikçe boşalıyor; bir tek çare kaldı benim için: yolculuk etmek. En kısa zamanda yapacağım ama Avrupa’ya değil, Tanrı korusun! Amerika’ya, Arabistan’a, Hindistan’a gideceğim, belki de yolda bir yerlerde ölürüm! Hiç olmazsa bu son rahatlığım fırtınalarla, kötü yollarla bozulmaz.
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.