Gönderi

Osmanlı tarihinde <batılılaşma> adı altında başlayan, Tanzimat ve Islahat fermanlarıyla süren, Birince ve İkinci Meşrutiyet eylemleriyle doruk noktalarına ulaşan ve sonunda Bağımsızlık Savaşı ile noktalanan eylem, bugünkü kültür mirasımızın üzerindeki bilinçli güdümleri belirler. Bu bilinçli güdümlemeler zaman zaman <Yeni Osmanlılar> eyleminde olduğu gibi Namık Kemal'in şiirlerine, zaman zaman da <Genç Türkler> akımında görüldüğü gibi Ziya Gökalp'in düşüncelerinde billurlaşır. Aslında kavga kültür kavgası değil, devleti ele geçirme ve imparatorluğu batmaktan kurtarma kavgasıdır: devleti ele geçirmeye çalışan Yeni Osmanlılar ve İthalatçılar, Batıdan ithal ettikleri düşünceleri kendilerine kalkan yaparken, mevcut düzeni savunanlar, yani padişah ve çevresi de eski geleneklere, bu arada İslama sarılıyorlardı. Böylece, kavga yanlış olarak batıcılarla, İslamcıların kavgası gibi algılandı. Ne yazık ki bu yanlış bugün de sürmektedir. Oysa kavga iktidar kavgasıydı. Üstelikte halkın geniş kesimleri, bu kavganın dışındaydılar. Osmanlı, kendine özgü yapısından dolayı, iktidar savaşını da, yirminci yüzyılın başında bile, egemen grupların kendi içine hapsetmişti. Çünkü sınıfsal bir kavgaya yol açacak toplumsal ekonomik gelişme o dönemde emekleme aşamasındaydı.
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.