Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

336 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Hayallerimin Arka Bahçesi en sevdiğim türler olan distopya-fantastik-bilim kurgu kitaplarımda yine bir tekrara düşme durumu yaşayıp,ara verdiğim bir zamanda kitap bloglarında dolanırken karşıma çıkmış bir kitap... Çok iyi yorumları görünce de dayanamayıp almıştım. İyi ki de almışım dedirtti bana... Kitaplığımda da baş köşede yerini aldı. Alix Frech... 8 yaşında, tam bir kitap kurdu, zeki, çok tatlı bir aileye sahip, meraklı bir kızımız... Tek eksiği bir babası olmaması. Bu boşluğu da büyükbabası, Yargıç, doldurmayı başarmış. Saygın bir aileden geliyor, ki bu yaşadığı Morganville kasabasında herkesin en büyük hedefi... Kasaba halkı kişileri, hatta çocukları bile geldiği aileye göre deyim yerindeyse fişliyor, her fırsatta dışlıyor demek yeridir herhalde... Aslında bu çok uzak olduğumuz bir şey değil tabii ki... Şu anki dünyamızın minyatürleşmiş halini düşünelim arkadaşlar :( "Sığla ağacı, mantarlı gövdesi tarafından içindeki kiraz ağacından maun ağacına kadar her şeyi taklit edebilme kabiliyetini gizleyen bir katran ağacıdır. Oysaki çoğu kişinin farkına varmadığı gerçek değeri onun köklü kızıl yüreğidir, sağlam ve dayanıklı yüreği. İnsanlar dışarıdan baktıklarında sadece onun sararmış lifli gövdesini görürler. Tıpkı Morganville kasabasının Nick Anderson'ı gördüğü gibi." Nick Anderson... Anlattığımız bu kasaba hayatından nasibini almış küçücük bir insan... Daha 10 yaşında... Babası kasaba dışındaki hurdalığın sahibi... Adamın sahip olduğu hurdalık, içindeki ahlaksız, kokuşmuş, pis kalbinin yanında halt etmiş aslında... Ahh o pisliği elime geçirseydim de parça pinçik etseydim ancak içim soğurdu heralde :( Ama Nick, ahh Nick... Bu adamın çocuğu olduğuna inanamayacaksınız. Çok küçük yaşta hızla büyümek zorunda kalmış bir çocuk... Hayatı cehennem gibi... İnanın okurken onu sımsıkı sarmak, pamuklara sarmalamak istiyorsunuz. Bizim kocaman yürekli Aliximiz ile karşılaşınca da dünyası aydınlanıyor sanki... Yargıç ve kızımız kasabanın tüm kınayan bakışlarına rağmen ona daha ilk saniyeden elini uzatıyor. Ama Nick o küçücük yaşına rağmen öyle şeyler görmüş ki başta inanmak istemiyor, hatta geri çevirmek istiyor. Taa ki bir akşam Nick kanlar içinde Alix'e gelene kadar... Paramparça olmuş sırtının yanında öyle gururlu bir çocuk ki dev gibi adamlara dudak ısırtacak cinsten hemde... İşte o gece her şey değişiyor. Hem Nick, hem de French ailesi için... Daha önce de çalışanlar için kullanılmış olan ahır Nick için kalacak bir yer olarak hazırlanıyor. Babası sarhoş olup zıvanadan çıkması muhtemel zamanlarda Nick gelip burada kalsın diye ondan söz alınıyor. Başta ön yargılı yaklaşan French ailesinin diğer fertleri de o geceden sonra sessız sedasız Nick'i aileye kabul ediyorlar. Alix de onun yaraları için kullandığı sığla merhemine sevgisini katarak onu iyileştirmeye çalışıyor. "Benim için özelsin, Ufaklık." "Sen de benim için öylesin." Ve biz o andan itibaren biliyoruz ki bu iki çocuğun hayat çizgileri öyle bir birleşiyor ki hiç ayrılmamacasına... Onlar böylesine kaynaşmışken yılar yılları kovalıyor. İkilimiz önce çok iyi arkadaş oluyorlar. Deyim yerindeyse beraber büyüyorlar, beraber olgunlaşıyorlar. Belki de her şeyin ilkini beraber keşfedip, beraber öğreniyorlar. Alix kimseye soramadığı sorularını ona soruyor, Nick kimseyle konuşmadığı kadar onunla konuşuyor. Arkadaşlığı, sevgiyi, aşkı, acıyı beraber yaşayıp öğreniyorlar. Yine de her şeye rağmen Nick kapalı bir kutu gibi... Alix onun ev hayatıyla ilgili kolay kolay bir şey öğrenemiyor. Aslında Nick için her şey öylesine zor ki... O, hayatın bazı gerçeklerini çok küçük yaşta, çok çirkin bir şekilde öğrenmiş. Ki bu yüzdendir ergenliğe girdikleri anda Alix onun için yanıp tutuşurken, Nick tüm kızlardan -özellikle Alix'ten- resmen köşe bucak kaçıyor. Ama bir süre sonra ikisi de kaçınılmaz olandan daha fazla kaçamıyor. İnanın onların masumiyetini, aşklarını okurken mest oluyorsunuz. Okurken hep ya kötü bir şey olur da ayrılırlarsa korkusu yaşıyorsunuz. Ama öyle bir anda başka yerlere savruluyorlar ki resmen kahroluyorsunuz. Alix yıllar sonra Nick ile karşılaştığında onunla birlikte sizin de yüreğiniz hopluyor. Onlarla birlikte sevip, onlarla birlikte nefret ediyorsunuz. Kitabı okurken bazı yerler bu tür için klişe gelebilir ama yazarın öyle bir anlatımı var ki karakterler ve duyguları içinize işliyor. Gözlerim dolu dolu okuduğum çok sayfa oldu. Nick ve Alix... Öylesine naif, öylesine masum bir ilişkileri var ki, onlar kendilerine kıydıklarında bile siz kıyamıyorsunuz. Bazı yerlerde sayfaları elleriniz titreyerek çeviriyorsunuz, bazı yerlerde sinir ve hırsla... Olaylar çığrından çıktığında bazen karakterleri bir temiz dövesiniz geliyor. Ah diyorsun Alix'e, nasıl göremezsin olanları, nasıl tahmin edemiyorsun, halbuki o kadar bariz ki!!! Off Nick Off diyorsun, nedir bu kahramanlık sendromlu erkeklerden çektiğimiz!!! Saç baş yoldurtan, Türk filmlerini solda sıfır bırakan bir hikaye var karşımızda... Ama öyle bir kaç günlük , bir kaç aylık aşk hikayelerinden değil, yazar bir ömrü sığdırmış bu kitaba... Her iki karakterin de çocukluklarını, gençliklerini, Alix'in yaşadıklarından sonra paramparça olmuş kalbiyle nasıl güçlü bir kadına dönüştüğünü, Nick'in perişan gidişinden sonra nasıl büyüleyici bir adam olarak döndüğünü okuyacaksınız. Duygusal bir kızım yahuu, kitaba karşı objektif olamıyorum. Bittiğinde de sarıldım içime sokasım geldi. Kitapla ilgili tek eleştirim bazı yerlerde gelecekle ilgili bilgi vermesiydi. Bir olay oluyor, "sonrasında şunun olacağını bilemezdim" gibisinden bilgiler veriliyor. Bir nevi olacakları önceden bildiriyor size... Ama yine de buna rağmen olacakları merak ediyorsunuz. Genel olarak bakacak olursam sır gibi saklanan tüm olayları ben çoktan tahmin etmiştim. Ama olsun, yazarımız da öyle bir son yapmış ki hikayede mutsuz kimse kalmamış. Şiddetle tavsiye edilir arkadaşlar... Herkese iyi okumalar :)
Hayallerimin Arka Bahçesi
Hayallerimin Arka BahçesiKatherine Allred · Koridor Yayınevi · 201266 okunma
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.