Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Dil ve Yazi
Bu çeşitliliğin iki yönü, farklı zamanlarda kullanıldığı bilinen dillerin sayısı (onbeş kadar) ve yazı sistemlerinin sayısıdır (yakla­şık yedi tane: World Archaeology 1986 [OH]; Hooker 1991 [OH]. Bazı dillerle yazı sistemlerinin tarihsel tabloda başat olması doğaldır: Mısır dilinin kullanımı o ülkede çok sınırlı olsa da, bu dil ve yazı belli ki XXV. Hanedanlığın Nübyeli hükümdarları tarafından benimsenmiş, çünkü Mısır'ın en güneyindeki ya­zıtlarında kullanmışlar. Bir sava göre Mısır hiyeroglif sisteminin bir türü, Sina yarımadasının yerel bir dilini ve belki bir de Biblos Sami dilini çevirmek amacıyla uyarlanmıştı (keş. Diringer 1948[OH]), ne var ki bu artık kuşkulu görünmektedir (World Archaeo­logy 1986 [OH]). Mezopotamya'da konuşulan bir Sami dili olan ve çiviyazısı kullanan Akkadca ikinci binyılda yaygındı ve lingua franca, ortak dil, statüsündeydi: Mısır ve Hitit kralları birbirleriy­le Akkadca konuşur, Mısırlılar da Levant'taki imparatorluk işle­rinde bu dili kullanırlardı. Çiviyazısı aynı zamanda Türkiye'deki Hititler tarafından konuşulan Hint-Avrupa diline uyarlanmıştı. Daha büyük olmasa bile karşılaştırma açı­sından önemli olan Aramice de, alfabetik yazı kullanmakla birlik­te Sami dil grubunun bir üyesiydi. Aramice birinci binyılda hızla yaygınlaştı ve dev imparatorluklarının yönetim dili olarak Pers Ahemeni sülalesi (550-330): tarafından benimsenmesiyle birlikte Türkiye'nin batısından (Daskyleion, Lykia) Afganis­tan'a (Ay Hanım, Kandehar) kadar kullanıldı; sonunda Orta İran­ca yazısını da etkisi altına aldı (Naveh 1982 [OH]). Aramice bugü­ne dek sınırlı sayıda topluluk içinde kullanılagelmiş birkaç antik Yakındoğu dilinden biridir (diğerleri Mısırca'nın Koptik biçimiyle modern Farsça). İbranice de öyle elbet. Sami dil ailesinde yer alır ve Aramice ile yakından ilişkilidir; doğrusu yazılı Aramice klasik İbranice'nin harflerinde etkilidir. Kutsal Kitap'taki İbranice, Tevrat ile Hıristiyanlık ve Müslümanlık içerisinde varolan Yahudi inanış­ları üzerinde etkisi göz önüne alındığında, kültürel açıdan modern dünyada çok önemli olsa da, konuşma dili olarak kullanımı İsrail ve Yehuda'nın küçük krallıklarıyla sınırlıydı. İbranice yazılmaya ve klasik metinler incelenmeye devam etse de göründüğü kadarıy­la Ahemeniler döneminden itibaren Aramice'nin Yahudiler tara­fından günlük dil olarak benimsenmesi gitgide artmıştı. Üçüncü ve ikinci binyıllarda egemen olan yazı sistemlerinin (Mezopotamya çiviyazısıyla Mısır hiyeroglifleri) kavramları ifade eden ideogramlarla hece işaretlerinden oluşan karmaşık bir yapı­ları vardı. İkinci binyıl boyunca Levant'ta gelişmiş bulunan yerel yazının tek bir sesi anlatmak için bir tek işaret kullandığı yolunda ipuçları bulunur. Bu kadar basit bir sistem birinci bin­yıl süresinde genel kullanıma giren alfabenin habercisidir. Fakat ileride Yunan, sonunda da Latin alfabesine bağlanan ilk alfabetik sistem, 11. yüzyıl ortalarında Tyros'ta Fenike yazıtlarının bulun­masına dek ortaya çıkmadı. Fenike yazı sisteminin nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı ya da Ege bölgesinde nasıl ve ne zaman benimsendiği akademik tartışmalarda hala önemli yer tu­tan bir konudur (genel tartışmalar için karşılaştırın: Healey'den alıntı yapan Hooker 1991 [OH]; yakın zamandaki aşırı duruşlar için bkz. M. Bernal, Cadmean Letters, Winona Lake, IND, 1990). Yakındoğu'nun çoğu yerinde yazının yaygın kullanılmasının anlamı, bölgede yaşayan halkların (kesinlikle hepsi olmasa da) gün ışığına çıkarılan ve çıkarılmaya devam edilen zengin edebiyat ve mitolojilerinin çokluğudur. Bölge kapsamında ve ötesinde çok sa­yıda ilintili edebi bağlantılar ortaya çıkmış, bunlarsa bazı klasik metinlerin benzersiz olduğu yollu kanıları değiştirmişlerdir. Örne­ğin, 1872 yılında George Smith Assurluların başkenti Ninova'da­ki kazılardan çıkarılan çiviyazılı tabletlere aktarılmış Mezopotam­ya' daki bir tufan öyküsüyle Eski Ahit'te anlatılan arasında pek çok açıdan doğrudan karşılaştırılabilir öğeler olduğunu saptadığı za­man büyük bir heyecan uyandırmıştı. Babilce bir metinde, ileride ünlü "dünya fatihleri"nden biri olacak Akkadlı Sargon'un gizli doğumu ve bir sepet içerisinde bulunmasını anlatan öykü de Mu­sa peygamberin öyküsüne çok benzer. Freud, bu temaların yaygın­lığını ve sadece Museviliğe özgü olmadığını göstermek amacıyla bu öyküyü kullanmıştır (Moses and Monotheism, Amsterdam, 1939; çev. aynı yıl, Londra). Deşifre edildiğinde, Hitit edebiyatı­nın, Hesiodos'un Theogonia (Tanrıların Doğuşu) adlı eserindeki birbirini izleyen tanrı kuşakları imgesini etkilemiş görünen (Wal­cot, Hesiod and the Near East, Cardiff, 1966) öyküler içerdiği an­ laşılmıştır (aslında Hurri kökenli olan Kumarbi efsanesi gibi). Ya­kın bir tarihte bir bilim adamı, 5. yüzyılda Yunanca historia'nın doğuşunun arka planının, 13. yüzyıldan 5. yüzyılın sonuna dek kesintisiz izlenebilen, Anadolu'ya özgü gelişmiş bir tarihyazım ge­leneğinde aranabileceğini ileri sürmüştür (Uchitel,SCO 10 (1989/ 90)). Öte yandan, çok erken tarihlerde Mısır'da dilden dile dolaş­tığı belli olan, Mısır'ın krallıkla yakından bağlantılı İsis ve Osiris efsaneleri çok daha ileri tarihlere ait Yunanca öykülerden öğrenil­miştir (Plutarkhos). Mısır dilinde kaleme alınmış nice metinde mit­lerden yalnızca üstü kapalı söz edilmesinin ya da bazılarının seçil­mesinin nedeni kült bağlamında yararlanılmak üzere oluşturulma­ları olabilir (Osiris öyküsünün bugüne kadar kalmış en uzun Mı­sırca çeşitlemesi olan "Osiris'e Övgü" için, krş. Erman 1927 [O]; Lichtheim 1973-80 [Ol], cilt 2). Yakındoğu'ya ait edebi metinlerin ileri düzeyde şiirsel ve ölçülü biçimleriyle birlikte karmaşık türleri­nin tanımlanması çok yavaş ilerlemekte olup edebi çözümlemeler hala emekleme aşamasındadır (genel olarak bkz. Rölling 1978 [O]; Vogellzang ve Vanstiphout 1992 [OJ]).
··
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.