Gönderi

Paris'te Anadolu'dan gelen öğrencilere kalbini açarak, şevkle kucaklamıştı. Nurettin Topçu Paris yıllarını ve R. O. Arık'ı şöyle değerlendirir: "(...) Tazimattan, Meşrutiyetten beri garba gidildi... Herşey alındı... İşleyen zekalar mütemadiyen düşünüyordu: "Garbtan makine, manikür, kıyafet, ne varsa getirdik; hatta ilmi eserleri naklettik. Yine kurtuluş alametleri yok! Neydi bunun sebebi?..." Paris'te R. Oğuz Arık denen harikulade erkan-ı harbi tanıyışımla bu muamma bende çözüldü. Biz o zamana kadar Paris'i Anadolu'ya getirmişiz. İstila bizi sakatlamış. Remzi Anadolu'yu Paris'e götürmüştü... Anadolu'nun güneşi olan bu muazzam insan da Paris'te Anadolu'nun rengi, sembolü olmuştu. "Uyan be Anadolu çocuğu sen kendini kurtaramazsan, seni kim kurtaracak?" (...) Remzi Oğuz Arık Paris'te bulunduğu müddetçe, oraya giden Türk çocukları, orada şaşkın ve garip değillerdi, sahipsiz değillerdi. Orada Anadolu davasını, aşkını buluyorlardı... Avrupa'nın merkezlerine kalbinde nefsine güvensizlik, ciğerlerinde yorgunluk, benzinde uçuklukla giden, zorbalıklara tahammül etmeye, kuvvetliden korkmaya alışmış, sinmiş ve bu yüzden kurnazlığı ideal sanmış Anadolu çocukları Remzi'ye dönüp; "Biz mi memleket ve medeniyet kuracağız?" "Biz mi tarih kurtaracağız" diyerek küçüle küçüle sordukları zaman o iman abidesi şahlanıyordu; "Elbette sen kurtaracaksın! Değilse niye geldin? Avrupa'da ne arıyorsun? Diploma mı götüreceksin? Seni gönderen Anadolu'ya karşı bezirganlık mı yapacaksın?" Hepimizin kalbinde onun vicdanından serpilmiş kıvılcımlar vardır.
·
22 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.