"Biz burada bir lügat hazırlıyoruz. Türkçede 120 bin kelime çıkıyor. Hâlbuki Dil Kurumunun neşrettiği imla lügatinde 26 bin kelime var. 120 bin; 26 bin! Aşağı yukarı beşte bir! İmla lügati, bir dilde kullanılan bütün kelimeler demektir. İngiliz 150 bin kelimeyle konuşuyor. Fransız öyle, Alman öyle... Teknik terimleri ilave ederseniz kelimeleri yarım milyonun çok üstündedir. Bizim 26 bin! 26 bin kelimenin de bu çocuk ancak birkaç yüzünü biliyor; ötekileri anlamıyor. Anlamayınca kafası işlemiyor. Bugün gençlerimizde işleyen kafa bulmak çok zorlaşmıştır. George Orwe'ın 1984 isimli bir romanı var. Moskova'nın milletlerin beynini yıkamak için hangi usulü kullandığını ifade ediyor. Diyor ki, gaye; dilleri öldürmek, kelimeleri yok etmektir! Bunun neticesinde kelimesiz kalan nesiller, duyamayacak, düşünemeyecek, sürü haline geleceklerdir. O da bir değnekle bu sürüyü idare edecektir. Tabii sürünün idaresi kolay. Çocuk idrak edemiyor. Buna mukabil, radyo, televizyon, sinema ve sokakta gördüğü hippiler; şunlar bunlar hepsi onu bir başka şaşırtıcı aleme götürüyor. Çocuk bunları seyrediyor. Bunların tesiri altında, idrak etmeden tıpkı bir hayvan gibi, bir takım anormal duygulara düşüncelere doğru gidiyor. Hayvanlaşıyor. Bunun önüne geçemiyoruz. Ben her hafta yazıyorum. Muntazaman ısrar ediyorum ama çok zor! İşte "Türkçe'nin Sırları" kitabı, Türk Dil Kurumunun kafasında bomba gibi patladı..."