Mavi bir otobüsün içerisine bütün ülkeyi doldurmuş Mehmet Bey. Ben öyle gördüm en azından. Bilhassa günümüzdeki toplum yapısında gördüğümüz belli başlı insan profilleri var otobüste, seçmece yapılmış. İyisi de var kötüsü de, zalimide var mazlumu da. Aynı ülkemizdeki gibi. Yazarımızı artık tanıyoruz. Neredeyse bütün kitaplarını okuduk. Üslubu, tarzı şaşırtmadı o yüzden. Coğrafya, tarih, sosyoloji, psikoloji ne ararsan bulacağın bir kitap. Anlamadığım ise 144 sayfaya nasıl sığmış bu roman? İnanın bana 300-400 sayfa gibi geldi. Gerçi elime iki kez alarak bir günde bitirdi kitabı. O kadar da kendimden, duygularımdan parçalarla bölümlerle karşılaştım ki.. Kitabın tarzı "inception" filmindeki gibi hikaye içinde hikaye. Yazar bindiği otobüsteki diğer yolcuların hayatlarını üst anlatıcı bakışı ile anlatıyor. Sonra bu yolcuların hayatlarına giriyor. İlk hikaye içinde hikaye bu. Ardından onların hayatlarında, başkalarının hayatlarını okuyoruz. Özellikle Ömer'in hikayesinde Ömer'den çok onun röportaj yaptığı kişilerin hayatları. Her yolcunun bir hayatı, hikayesi var ama yazarımız bazılarına biraz iltimas geçmiş. Onların üzerinde daha fazla durup, daha uzun tutmuş. Belki o da o yolcuları kendine daha yakın hissetti ya da daha çok karşılaştı diyelim.
Hikayeler gerçekten muazzam. Tamamen gerçekçi, gerçekçi olmasını da en fazla acılardan ve kötülüklerden görüyoruz. Kısa kısa bahsedeyim. Öncelikle yolcular ana karakterler olsa da otobüs şoförü ve muavin arkadaşı unutmamış yazar. Kısa da olsa başta onlara da yer ayırmış. İlk uzun metrajlı hikayemiz ise bir aşk hikayesi Kemal ve Bahar'ın hikayesi ama onun içinde de bir hikaye var. Dedim ya hikaye içinde hikaye. O da Kemal'in şehit olan babasının hikayesi. Sıcak bir hikaye için belki de ilk önce Kemal ve Bahar'ı seçti yazar. Zira sonraki hikayelerde bizi bol bol üzecek yer yer gözlerimizi dolduracaktı. Bunlardan ilki Merve, aslında hikayelerin çoğunda olduğu gibi bize yabancı bir hikaye değil, gidin bir Avm'ye Merve gibi onlarcasını göreceksiniz. Tabi o yavşak restaurant sahibinden de öyle. Neyse ağzımızı bozmayalım, zira bu kitapta o kapıyı açasak çok küfrederiz. Sıradaki hikayedeki sakallı adam gibiler var daha. Sakallı adamdan bahsetmeyeceğim, onu ve onun gibilerini hepiniz çok iyi tanıyorsunuz. Benim bu kitapta söyleyecek çok sözüm var. Hayatımın en uzun incelemesini yazabilirim buraya hislerimi dökersem. Ama kendime sansür uygulayacağım. Zamanı geldiğinde sözümüzü söyleriz. Ve daha sonra Zeliha, Musa ve Munis'in hikayesi bu hikayeyi aslında herkes aynı ölçüde anlayamaz. Ama ben iliklerime kadar yaşayarak okudum. Çünkü Musa gibilerini çok iyi bilirim. Sağlam ve aktif bir taraftar olan, sporla futbolla çok yakın ilgisi ve ilişkisi olan yazarda çok iyi biliyor ki o kadar güzel anlatmış ki Musa'yı, o karakteri o kadar güzel giydirmiş ki inanın Musa gelse kendini o kadar anlatamaz. Gerçi Musa gibiler bi bok anlatamaz ya.. Neyse ağzımızı bozmuyorduk. Musa'nın hayatını kararttığı bir kız var birde bana 2012 senesinde İstanbul'da tecavüz edilip öldürülen üniversite öğrencisi Fatıma Nur Çelik'i hatırlattı. O olay o dönem benim üzerimde büyük tesir yaratmıştı. Bu da malesef benzer bir hikaye, malesef işim gereği de çok aşinayım. Ve Ömer, ne severim bu ismi var ya çocuğun olsun adını ver yani öyle bir isim Ömer. Haytımdaki Ömer'leri de çok sevdim zaten ben. Dedim ya yazar bazı yolculara iltimas geçmiş onlardan çok bahsetmiş. İşte o Ömer, en uzun yer ayırdığı hikaye. Fakat aslında Ömer'in şahsına değil bu iltimas. Hikaye içindeki hikayelere Ömer bizi Bosna'ya götürüyor, Aida Spahiç'e götürüyor. Bosna'yı hatırlatıyor bize unutmayın diyor, unutulacak gibi de değil ya hani. İnanın içi yanıyor içi, Aida'nın hikayesinin gerçek olduğunu hatta aynı hikayeyi binlerce kadınla paylaştığını bilmek insanı daha da etkiliyor kahrediyor. Daha sonra Ömer başka ama benzer bir hikayeyi anlatıyor bize Ceylan Maaruf'un hikayesi. O da Irak'ta İşid zulmüne uğrayan bir kadın Aida ile yaşadıkları aynı neredeyse. Kötülük her yer de her zaman da aynı bunu gösteriyor bize. Ceylan'ın hikayesini anlatırken de yazar yine yapacağını yapmış Ömer'i Samsun'da buluşturuyor Ceylan'la ve bu arada memleketinin reklamını yapıyor her kitabında olduğu gibi. Samsun'un coğrafyasını, tarihini, insanını anlatıyor, öğretiyor bize, aynı Aida ile Bosna'nın tarihini coğrafyasını öğrettiği gibi. Ee tabi sevdalısı olduğu, yöneticiliğini yaptığı, adına kitap yazdığı Samsunspor'u da unutmuyor sıkıştırıyor bir iki sayfaya. Ne diyelim saygı duydum, memleketini seveni bizde severiz. Mustafa Kutlu'yu da ondan seviyoruz ya her kitabındaki bir karakterle ya da geçmişiyle Erzincan'a götürüyor bizi. Memleketini seven, unutmayan vefalı insandır, hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi unutmaz. Aida'nın, Ceylan'ın hele ki kendisinin acılarını hiç unutmaz. Unutturamazlar.
Ve Çerkes aşk hikayesi, bu yaşanmış hikayeyi daha önce site sakinlerine bir kıyak yaparak burada paylaşmıştı Mehmet Bey, o zaman da çok beğenmiştik, şimdi yine beğendik. Bundan sonra üç arkadaş ve devamında matbaacı hikayesi, bu hikaye üzerine de söyleyecek çok şey var ama neyse.. İnceleme çok uzadı zaten. Nihayetinde bu insanlarla otobüsün yolculuğu tamamlanıyor son durağa geliyorlar. Mecazen... belki de gerçekten.
Mehmet Bey'in de çok sevdiği ve bu kitabına da cümleleriyle başladığı Cengiz Aytmatov'un nasıl kitaplarının içindeki herhangi bir karakterinin bile hikayesinden bir kitap çıkıyorsa, bakınız Gün Olur Asra Bedel ve Cengiz Han'a Küsen Bulut, bu kitapta da aslında her yolcunun hikayesinden ayrı bir hikaye çıkar. Haksızlık etmeyelim hepsinin hikayesinden çok güzel kitaplar çıkar ama ben isterim ki yazarın otobüse bile bindirmediği -bindiremediği- ama kitaptaki en kısa bölümü de ayırmış olsa hikayesini sığdırdığı Serdar ve İsmet'in arkadaşları olan üçüncü arkadaşa bir iltimas geçer ve onun hikayesini günün birinde kitaplaştırır. Aynı Gün Olur Asra Bedel ve Cengiz Han'a Küsen Bulutta olduğu gibi. İltimas kelimesini çok kullandık bu incelemede son defa kullanalım. Kitaba 9 puan verdim. Ama işte bu iltimas değil, Mehmet Bey'i siteden tanıdığımız için, az da olsa muhabbetimiz olduğu için bir hatır puanı değil. Bu kitap gerçekten 10 üzerinden 9'luk bir kitap özellikle benim için. Ne diyelim kalemine sağlık, bu otobüs yolculuğu için teşekkür ediyorum kendisine.