Gönderi

144 syf.
9/10 puan verdi
·
29 saatte okudu
Mavi bir otobüsün içerisine bütün ülkeyi doldurmuş Mehmet Bey. Ben öyle gördüm en azından. Bilhassa günümüzdeki toplum yapısında gördüğümüz belli başlı insan profilleri var otobüste, seçmece yapılmış. İyisi de var kötüsü de, zalimide var mazlumu da. Aynı ülkemizdeki gibi. Yazarımızı artık tanıyoruz. Neredeyse bütün kitaplarını okuduk. Üslubu, tarzı şaşırtmadı o yüzden. Coğrafya, tarih, sosyoloji, psikoloji ne ararsan bulacağın bir kitap. Anlamadığım ise 144 sayfaya nasıl sığmış bu roman? İnanın bana 300-400 sayfa gibi geldi. Gerçi elime iki kez alarak bir günde bitirdi kitabı. O kadar da kendimden, duygularımdan parçalarla bölümlerle karşılaştım ki.. Kitabın tarzı "inception" filmindeki gibi hikaye içinde hikaye. Yazar bindiği otobüsteki diğer yolcuların hayatlarını üst anlatıcı bakışı ile anlatıyor. Sonra bu yolcuların hayatlarına giriyor. İlk hikaye içinde hikaye bu. Ardından onların hayatlarında, başkalarının hayatlarını okuyoruz. Özellikle Ömer'in hikayesinde Ömer'den çok onun röportaj yaptığı kişilerin hayatları. Her yolcunun bir hayatı, hikayesi var ama yazarımız bazılarına biraz iltimas geçmiş. Onların üzerinde daha fazla durup, daha uzun tutmuş. Belki o da o yolcuları kendine daha yakın hissetti ya da daha çok karşılaştı diyelim. Hikayeler gerçekten muazzam. Tamamen gerçekçi, gerçekçi olmasını da en fazla acılardan ve kötülüklerden görüyoruz. Kısa kısa bahsedeyim. Öncelikle yolcular ana karakterler olsa da otobüs şoförü ve muavin arkadaşı unutmamış yazar. Kısa da olsa başta onlara da yer ayırmış. İlk uzun metrajlı hikayemiz ise bir aşk hikayesi Kemal ve Bahar'ın hikayesi ama onun içinde de bir hikaye var. Dedim ya hikaye içinde hikaye. O da Kemal'in şehit olan babasının hikayesi. Sıcak bir hikaye için belki de ilk önce Kemal ve Bahar'ı seçti yazar. Zira sonraki hikayelerde bizi bol bol üzecek yer yer gözlerimizi dolduracaktı. Bunlardan ilki Merve, aslında hikayelerin çoğunda olduğu gibi bize yabancı bir hikaye değil, gidin bir Avm'ye Merve gibi onlarcasını göreceksiniz. Tabi o yavşak restaurant sahibinden de öyle. Neyse ağzımızı bozmayalım, zira bu kitapta o kapıyı açasak çok küfrederiz. Sıradaki hikayedeki sakallı adam gibiler var daha. Sakallı adamdan bahsetmeyeceğim, onu ve onun gibilerini hepiniz çok iyi tanıyorsunuz. Benim bu kitapta söyleyecek çok sözüm var. Hayatımın en uzun incelemesini yazabilirim buraya hislerimi dökersem. Ama kendime sansür uygulayacağım. Zamanı geldiğinde sözümüzü söyleriz. Ve daha sonra Zeliha, Musa ve Munis'in hikayesi bu hikayeyi aslında herkes aynı ölçüde anlayamaz. Ama ben iliklerime kadar yaşayarak okudum. Çünkü Musa gibilerini çok iyi bilirim. Sağlam ve aktif bir taraftar olan, sporla futbolla çok yakın ilgisi ve ilişkisi olan yazarda çok iyi biliyor ki o kadar güzel anlatmış ki Musa'yı, o karakteri o kadar güzel giydirmiş ki inanın Musa gelse kendini o kadar anlatamaz. Gerçi Musa gibiler bi bok anlatamaz ya.. Neyse ağzımızı bozmuyorduk. Musa'nın hayatını kararttığı bir kız var birde bana 2012 senesinde İstanbul'da tecavüz edilip öldürülen üniversite öğrencisi Fatıma Nur Çelik'i hatırlattı. O olay o dönem benim üzerimde büyük tesir yaratmıştı. Bu da malesef benzer bir hikaye, malesef işim gereği de çok aşinayım. Ve Ömer, ne severim bu ismi var ya çocuğun olsun adını ver yani öyle bir isim Ömer. Haytımdaki Ömer'leri de çok sevdim zaten ben. Dedim ya yazar bazı yolculara iltimas geçmiş onlardan çok bahsetmiş. İşte o Ömer, en uzun yer ayırdığı hikaye. Fakat aslında Ömer'in şahsına değil bu iltimas. Hikaye içindeki hikayelere Ömer bizi Bosna'ya götürüyor, Aida Spahiç'e götürüyor. Bosna'yı hatırlatıyor bize unutmayın diyor, unutulacak gibi de değil ya hani. İnanın içi yanıyor içi, Aida'nın hikayesinin gerçek olduğunu hatta aynı hikayeyi binlerce kadınla paylaştığını bilmek insanı daha da etkiliyor kahrediyor. Daha sonra Ömer başka ama benzer bir hikayeyi anlatıyor bize Ceylan Maaruf'un hikayesi. O da Irak'ta İşid zulmüne uğrayan bir kadın Aida ile yaşadıkları aynı neredeyse. Kötülük her yer de her zaman da aynı bunu gösteriyor bize. Ceylan'ın hikayesini anlatırken de yazar yine yapacağını yapmış Ömer'i Samsun'da buluşturuyor Ceylan'la ve bu arada memleketinin reklamını yapıyor her kitabında olduğu gibi. Samsun'un coğrafyasını, tarihini, insanını anlatıyor, öğretiyor bize, aynı Aida ile Bosna'nın tarihini coğrafyasını öğrettiği gibi. Ee tabi sevdalısı olduğu, yöneticiliğini yaptığı, adına kitap yazdığı Samsunspor'u da unutmuyor sıkıştırıyor bir iki sayfaya. Ne diyelim saygı duydum, memleketini seveni bizde severiz. Mustafa Kutlu'yu da ondan seviyoruz ya her kitabındaki bir karakterle ya da geçmişiyle Erzincan'a götürüyor bizi. Memleketini seven, unutmayan vefalı insandır, hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi unutmaz. Aida'nın, Ceylan'ın hele ki kendisinin acılarını hiç unutmaz. Unutturamazlar. Ve Çerkes aşk hikayesi, bu yaşanmış hikayeyi daha önce site sakinlerine bir kıyak yaparak burada paylaşmıştı Mehmet Bey, o zaman da çok beğenmiştik, şimdi yine beğendik. Bundan sonra üç arkadaş ve devamında matbaacı hikayesi, bu hikaye üzerine de söyleyecek çok şey var ama neyse.. İnceleme çok uzadı zaten. Nihayetinde bu insanlarla otobüsün yolculuğu tamamlanıyor son durağa geliyorlar. Mecazen... belki de gerçekten. Mehmet Bey'in de çok sevdiği ve bu kitabına da cümleleriyle başladığı Cengiz Aytmatov'un nasıl kitaplarının içindeki herhangi bir karakterinin bile hikayesinden bir kitap çıkıyorsa, bakınız Gün Olur Asra Bedel ve Cengiz Han'a Küsen Bulut, bu kitapta da aslında her yolcunun hikayesinden ayrı bir hikaye çıkar. Haksızlık etmeyelim hepsinin hikayesinden çok güzel kitaplar çıkar ama ben isterim ki yazarın otobüse bile bindirmediği -bindiremediği- ama kitaptaki en kısa bölümü de ayırmış olsa hikayesini sığdırdığı Serdar ve İsmet'in arkadaşları olan üçüncü arkadaşa bir iltimas geçer ve onun hikayesini günün birinde kitaplaştırır. Aynı Gün Olur Asra Bedel ve Cengiz Han'a Küsen Bulutta olduğu gibi. İltimas kelimesini çok kullandık bu incelemede son defa kullanalım. Kitaba 9 puan verdim. Ama işte bu iltimas değil, Mehmet Bey'i siteden tanıdığımız için, az da olsa muhabbetimiz olduğu için bir hatır puanı değil. Bu kitap gerçekten 10 üzerinden 9'luk bir kitap özellikle benim için. Ne diyelim kalemine sağlık, bu otobüs yolculuğu için teşekkür ediyorum kendisine.
Yola Düşen Gölgeler
Yola Düşen GölgelerMehmet Yılmaz · Roza Yayınevi · 2019167 okunma
··
37 görüntüleme
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Eve geldim, bilgisayarı açtım, bir de baktım ki sizin inceleme... Dur dedim kendime, hemen okuma. Bir nescafe hazırladım. Eşime de şimdi bir yazarın en keyifli anlarına şahit olacaksın dedim. O da merak etti; sesli oku ben de dinleyeyim dedi. Bu güzel değerlendirmeyi ona da okumuş oldum. Şu andan itibaren sizli konuşmayı bıraksam nezaketsizlik saymazsın inşallah. Çok teşekkür ederim. Böylece üç roman, bir de futbol derlememi okumuş oldun. Daha önce de konuştuk, benziyoruz birbirimize. Bu da aramızda bir duygu bağı oluşturuyor sanırım. Hatta ikimizin de geldiği fikir ikliminin aynı olduğunu ama o fikir iklimini kirlerini görüp, hayata bakışımızı değiştirdiğimizi düşünüyorum. Senin incelemede benim ise romanda fazla yazmadığımız kısımlar bunlar belki de. Çünkü bu ülkede adaletsizliği yapanlar, adaletten dem vuruyorlar, çok acı ki, adlarında bile onu kullanıyorlar. Romanı sevmen dışında anlaman, özümsemen beni çok sevindirdi. Sonuçta ben dünyaya dair dertleri olan ve kişisel meseleleri olan biriyim ve bu son romanımda onu anlatmayı amaçladım. Roman içinden roman tespiti doğru. Abutalip'in Gün Olur Asra Bedel'den sıyrılması gibi belki de içerideki akademisyen sıyrılacak, ben de Aytmatov gibi uygun zamanı bekliyorumdur, olabilir. Yahut aslında aklımda olmayan ama pek çok okurun talep ettiği şey olacak ve Ömer'in hikayesi devam edecek... Bilinmez. Çünkü sonuçta bazı acılar vardır... :)
Salih okurunun profil resmi
Estağfurullah siz olayını kaldırmak benim de hoşuma gider müsade varsa ben de Mehmet abi diyeyim zira 12 yaş var aramızda :) Öncelikle ilk paragraf için çok teşekkür ederim. Ben edebiyatçı değilim ağzımda pek laf yapmaz inceleme falan bizi aşar, dilimiz döndüğünce duygularımızı nacizane yorum yapıyoruz sadece inceleme değil. Ama bu seni mutlu ettiyse abi ben daha mutlu olurum bundan. İkincisi sadece bu değil diğer kitapları da çok beğenmiştim ve bunu ifade etmiştim. İnsallah yeni kitaplarını da heyecanla bekleyeceğim Ömer de olsa Akademisyen de olsa bu kitaba bir devam şart. Son olarak romandaki asıl duyguyu elbette çoğu kişi gibi anladım, akademisyen arkadaşa o kadar kısa değinilse ismi bile yazılmasa da asıl hikaye onun diğer bütün hikâyelerde de onu görüyoruz zaten. Gerçekten çok başarılı ve duygu uyandıran bir kitap ben teşekkür ediyorum böyle bir kitap için.
Nilüfer okurunun profil resmi
İncelemenizi tekrar okudum. Ömer ismini ne severim çocuğun olsun ver demişiniz ya biz de öyle. O yüzden oğlum Ömer... :))
Salih okurunun profil resmi
İsmi gibi güzel ömrü olsun inşallah:)
1 sonraki yanıtı göster
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Bu arada sevgili kardeşim... Seni bir şey için tebrik etmek isterim. Unutmadığın için. Evet, Fatma Nur Çelik cinayeti beni de çok etkilemişti. Çok üzülmüştüm. Romandaki sahnede o da geldi aklıma. Ama gerçeği yazmaya elim varmadı...
Hatice okurunun profil resmi
Güzel incelemeydi.. Kitabın bazı yerlerini okurken herkes ağzını bozdu az buçuk inanın :)) İnsan kalabilmek vurgulanırken İnsanlıktan çıkmamak çok kolay değil nitekim..
Salih okurunun profil resmi
Şimal hanım Zarifoğlu yaşamak şiirine "ne çok acı var" diye başlıyor ya hani.. bu acıların hepsinin de nedeni bir kötülük var. Aslında "ne çok kötülük var, kötü var" da denebilir. Malesef. Beni en çok yes'e düşüren anlar kötülüklerin kötülerin, iyilerden iyiliklerden daha fazla olduğunu düşündüğüm anlar. Ve malesef uzun zamandır öyle düşünüyorum umarım yanılıyorumdur.
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.