Vazgeçmek ve beklemek. Aslında sıradan hayatımızda bunu çok sık yapıyoruz. Vazgeçiyor ve bekliyoruz, bir çok olay karşısında geri çekilmeyi seçiyoruz. Gücümüz olmuyor bazen bazen de keyfimiz. Bir sevdiğimizi bir sevmiyoruz. Yitirdiklerimize üzülüyor gelecek için yer açıyoruz. Gelecek yaşanmadığı için şanslı kalıyor daima geçmişse hep suçlu. Evrimin bize mirası hep en kötüyü anımsamak. Ha bu yapmamıza engel oluyor mu hayır elbette. Kaos bir döngü yine aynı hatayı yapıyoruz. Dön baba dönelim. Bir ucundan tuttuğumuz hayattan çok zor vazgeçsek de yine de vazgeçmiyoruz vazgeçmekten. Beklemek ise bir sonraki basamak oluyor. Bekliyoruz yeni bir gelişmeyi yeni bir haberi. “İnsan sahip olunca sıkılırmış.” Bizde sıkılıyoruz sahip olduklarımızdan. İki beden küçük elbise alıyoruz ve dolaba asıyoruz ne kilo veriyoruz ne de elbiseden vazgeçiyoruz. Güve yiyor elbiseyi sonra:
“Vitrinde bir giysi beğenirsin
Günün birinde, kibar camların ardında
Beğenip alırsın denemeden
İşe yarar mı diye düşünmeden
Sonradan anlarsın alıp eve götürünce
Bakarsın ki iki beden küçük
Kıyamazsın da atmaya
Beğenip aldın ya
Beklesin bakalım dolapta
Bir gün işe yarar elbet
Askıda salınsın biraz
Narsist kibirlenişle ben yeniyim diye
Gelip gidip dokundukça
Kabarsın yapay tüyleri arsızca
Aslında ne sen incelirsin bu sürede
Ne de bir hevesle aldığın genişler
Bekler bir süre dolapta
Kıyamazsın ya atamaya
Bile bile işe yaramayacağını
Gün gelir, bir bakarsın güve yeniği her tarafı
Boş ver,at gitsin der iç ses
Gereksiz yüktü zaten dolaba”
Oktay Rifat’ın anlatımıyla. Yaman bir gidiş geliş yaşam. Tıpkı başladığı gibi sürüyor gidiş gelişle ve birden sonra eriyor. Güve yeniği izler kalıyor bizden. Bir miktar insanın anılarını kemiren. Var oldum demenin yollarından biri yazmak bir sanat eseri yaratmak.
Bir gençlik ile ihtiyarlık arası geçmişe duyduğu özlem ile hayata anlam katma arasında gidip gelirken ev adamı olmayı seçmiş bir kahramanın günlük küçük kaygılarını büyük cümlelerle okuyorsunuz kitap içinde. Kendi küçük hayatımızda ki vazgeçme ve bekleme sürecinde yaşadığı günlük acıları anlatıyor ve büyüyen tüm acılara değiyor kelimeler:
“Kendi acılarımıza ve başkalarının acılarına hiçbir yeni biçim arayışına girmeden tanık olmamız ve sessizce katlanmamız bekleniyor. Her şey kendini ölçüsüzce çoğaltarak var olmaya çalışoyor: İnsanlar, silahlar ve para.”
Bir dönemi yaşamış tüm insanların kaygı ve acılarından geçmiş kahraman özetini yaparken yaşadıklarının sıradanlığı vurguluyor. Konuşamadığımızı yaşarken kaçırdıklarımızı kurallar içinde olduğumuz gerçeğini. Yer yer muhteşem cümleler ve aforizmalar eşliğinde.
Keyifli okumalar!