Gönderi

Akdeniz'in doğusunda, Çukurova'nın bir güzel limanındasınız. İskelenin işlek alemini umutlu umutlu gözden geçiriyorsunuz. Daha çeyrek yüzyıl yok ki burada Türk'ün yalnız adı vardı. Bugün de işin, sözün hepsini ta özünden Türk görmeğe hasretiz. Ama dünle bugün arasındaki fark bir uçurum! Bu anda Adanalı bir dostun başını salladığını görürsünüz: "Daha çok ister... Daha çok ister... Şu Kayserilileri bir kovabilsek! dediğini duyarsınız. İliklerinize kadar titrersiniz. Boğazınızı çığlıklar yırtar. "Ne yapıyorsun dostum, ne yapıyorsun? Mısır'ı, Yemen'i, Dürzü dağlarını bizim yapan; Çukurova'da Türk benliğini köklendiren kura erlerinin arasında binler ve binlerle Kayserili şehit bulursun. Yabancı bankalarla, yabancı firmaların ipotek kemendiyle boğduğu Türk çiftçilerini şu Kayserili kurtarmadı mı? demek istersiniz. Neye yarar? Sesiniz iskelenin alışverişleri, Yüreğir'den gelen koza yelleri arasında kaybolup gidecektir.
Sayfa 232Kitabı okudu
·
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.