Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Gönül Bahçelerinde “Mütevazı Bir Fikir İşçisi”
Merhaba Dostlar, nacizane bir değerlendirme ile faydalı okumalar, duasıyla. Aydınlığa hasret kalmış gözler, ferahlığa susamış gönüller; her şeyin bir karşılığı vardır, bize ötelerin yapı taşlarını muştulayan gönül seslerinden kelimeler verir. Bizi “Biz” yapan “Kelimeler” zihinlerimize yol, gönüllerimize ferahlık, ayaklarımıza güç üflerler. İstenilen muştunun ilanı için, kelimeler konuşur ve üflerler… İşte bu üfleyişin mukaddes ateşin saf kaynak abidesi Cemil Meriç’tir. Her toplumun sahibi, temsilcisi, düşünen yaşayan yani bütünün içinde bir öz, kaynak vardır. Bizatihi, her kadim yolun yolcuları, ortaya çıkar; öncenin devamı, sonranın önderliğini yaparlar. Mustafa Armağan’ın kaleminden “Cemil Meriç’in Dünyası ve Seçmeli Metinler” başlıklı, yardımcı kaynaklarla desteklenmiş, pürüzsüz bir dille güçlendirilmiş, okunulması gereken bir kitaptır. Evet, “Meriç’e Dair” bütün okumalar bir yerden sonra bitecek, tamda buradan sonra izlenilen yol mücadele/fedakârlık gelecek geriye kalan ise azim/başarı olacaktır. Meriç ulaştığı narin/derin konumunda ki omurga burasıdır. Derinliği/genişliği ve farklı bir konuma sahip olma varlığı, araştırılmayı gerektirir/hak eder. Dokunduğumuz/dokunacağımız bu kitap(Cemil Meriç’in Dünyası) bu yolun kırıntılarından başka bir şey değildir. Meriç’i münekkid, mütercim ve mütefekkir yapan ne oldu, onu halende okumamıza/yazmamıza ne(ler) anlam ve sembollere süslemiş olabilir? Armağan, bu soruların cevabı olacak çalışmanın Seçme Metinler başlığında Meriç’in diliyle cevaplandırır… Sıraya kitapta ki başlıklar: I. Benim Trajedim, II. Tayfalar Geçidi, III. Batı’nın Putları, IV. Sırları Dökülen Ayna, V. İki Dünya: İslam ve Hint, VI. Roman ve Deneme, VII. Bu Ülkenin Macerası’yla başlıkları tamamlar. Kitabın giriş bölümünde ise; Meriç ve Armağan arasındaki tanışma, röportaj ve vedalaşma başlıkları altında ki anılarını anlatır. Armağan: “Onu(Meriç) kitaplarından tanıdıktan 10 yıl, kendisini tanıdıktan 5 yıl sonra kaybetmiştim ama elinizdeki kitabı hazırlamak için bütün eserlerini yeni baştan okuduğumda garip bir şeyi farkettim: Bugün savunduğum görüş ve yaklaşımların bir kısmını bilincinde olmadan Cemil Meriç’ten almışım!” Meriç’in kendine has duruşu, bize bir durum karşısında anlama ve düşünmenin farklı bir tarzı öğretir. Zihnimizden akan gönlümüze yer edinen, bizim sesimizle bize hitap eden bir sestir. Meriç bir coğrafyadır. Fikir atlasından; uzağı yakın yapan bir ufuk rehberi… Hindistan’ın gizemli ormanlarında, fil kulesine; Mezopotamya’nın bereketli havzasında, Babil bahçelerine; Avrupa kıtasının tüm köşe bucaklarına deyim yerindeyse soluksuzca bir nefesle yürür… O Paris’in rüyalarını süslediği bir Doğulu, Hind’i “keşfe çıkacak” kadar da Batılıdır. Evrensel bir dünya edebiyatı şeması çıkartmaya azmeden bir Batılı, İbn Haldun’un eteklerine sarılacak kadar kendi semasındaki yıldızlara tutkun bir Doğuluydu. 1930’ların ve 1940’ların “çoraklaşmış ülke”sinde zengin yemişlerle dolu bir irfan sofrası çıkartmayı deneyen engin bir tecessüsün sahibiydi. Bu engin tecessüsün, bu evrensel bakışın, bu sıradışılığın , hayret verici kişiliğin altında yatan nedenler, Meriç’in arka planda ki olayların nedenleri üzerinde yeterince düşünüldü mü, araştırıldı mı? Armağan, bu soruları aydınlığa kavuşturmak için öncelikle Cemil Meriç’in içinde doğduğu 1930’ların ve 1940’ların siyasi ve kültürel ortamının hızlı bir fotoğrafını çekmeye ve ardından kendisine en yakın bulduğu çağdaşı aydınlardan olan Tanpınar’la karşılaştırmasını Cemil Meriç’i anlamanın entelektüel ön şartlarından bazılarını vurgulamaya çalışıyor. İkinci bir adım olarak da; Meriç’in doğduğu ve büyüdüğü Hatay’ın Reyhanlı ilçesi ve çevresinin ayrıcalıklı/benzersiz kültürü üzerinde duracaktır. “Batı” kelimesini anlamak Bir gönül işçisinin aydınlık izlerinde “Batı” kelimesini anlamaya keza “Avrupa”ya yolculuk yapmaya davette bulunur. Düşünce gözümüzü Avrupa’nın kültür, siyasal, ekonomik geniş bir perspektiften baktığımızda Cemil Meriç’in analiz gücünü daha iyi göreceğiz. Meriç, Doğu-Batı kavramlarını insan beynin yarım küresi olarak görür; devamında Batı’yı yamyam keza insan yiyenler olarak görür. Ve düşünen Batı’nın yanında olduğunu söyleyip, asıl düşman olduğu Batı; sömürgeci Batı, yamyam Batı olduğunu söyler. Doğu medeniyetine bir sitem, İslam ışığına hasret bir çift göz gibi Meriç sözlerine şöyle devam eder: “ Hiçbir kemale, hiçbir ışığa, hiçbir fazilete pencerelerim kapalı değil. Batı meşaleyi elimizden almış, ama çok iyi maksatlar için kullanmamış. Batı’yı Batı yapan Haçlı Seferleri’dir. Bütün kemalatı ve fazileti bizden aldılar. Biz vahye inanan ve vahye dayanan bir medeniyetin çocuklarıyız. Batı akla ve hesaba dayanır. Biz vefayı, gönlü, itimadı, dostluğu, insanlığı temsil etmişizdir. Batı ise biricik değer olarak menfaati seçmiş. Esasen toplumlarımız da farklıdır. İslam Ümmeti yekparedir. İslam’da sınıf ve esaret yoktur.” Diyen Meriç, kendi coğrafyasında çıktığı onurlu yolda, ilimin faziletine ermiş bir derviştir. Nerden bakarsak bakalım, Meriç her dem bize bizi gösterir; hadi biraz daha öteye gidelim! Meriç coğrafyaları kıtalarını aşmış, ülkeleri fethetmiş, gönüllere taht kurmuş, bir sığınaktır. Muhteşem bir maziyi muhteşem bir istikbale bağlayan kelimeden sevgiden bir köprüdür: Cemil Meriç. Kelimeden sevgiden var olan bu köprü Hilmi Yavuz’un bahsine baktığımızda şöyledir: “Onun(Meriç) Doğu’ya Batı’dan bakarken bir müsteşrik (oryantalist), Batı’ya Doğu’dan bakarken de bir müstağrip (oksidantalist) olduğunu söyler. Referanslar: 1.Mustafa Armağan Cemil Meriç’in Dünyası, Timaş Yay., Mayıs 2013, İstanbul. 2.Necmeddin Şahiner, Cemil Meriç’le Nur Sohbetleri, Anahtar Yay., MUSTAFA ARMAĞAN CEMİL MERİÇ’İN DÜNYASI/Seçme Metinler Timaş Yayınları 7. Baskı Mayıs 2013 İstanbul 311 Sayfa 20 Kasım 2016 Pazar/16:33:57/Aydın.
Cemil Meriç'in Dünyası
Cemil Meriç'in DünyasıMustafa Armağan · Timaş Yayınları · 2010124 okunma
··
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.