Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

75 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Türk yazınının mizah alanında piri,Madımak'ın cehennem olduğu odada parlayan yıldızı ateşi söndüren aydın,softaların "aşağılık,dinsiz,vatansız"şeytan rehberi,aydınların,sol fraksiyonun göz nuru! Bu tanımlamalarım epey uzar.Aziz Nesin'e başka sohbetlerimizde ek bir başlık açıp değinirim.Sizlerle bu harikulade tiyatro eseri hakkında konuşmak istiyorum.Özellikle incelememi titizlikle sürdürmemin yegane sebebi eserin beni ziyadesiyle etkilemiş olmasıdır.İçimde hasıl olan duygu; merak,okudukça bitmemesi için duyduğum ümit,sosyolojik gözlem yetisi vs.Keyifle okudum.İyi ki okudum. Nedir kitabımızın konusu?Detaylar verip kitabımızın muhtevasının ve emeğinin tadını kaçırmak istemem.Dikkatle yorumlayayım.Gerisini sizin anlayış yetinize bırakayım; Tut Elimden Rovni, aynı evi paylaşan ama birbirlerine yabancılaşmaya yüz tutmuş bir çiftin hikâyesidir. Uzun süren evlilik yıllarına rağmen, aralarında gerçek bir iletişim kurmayı başaramayan Melâ ve Rovni çifti için yalnızlık, artık kaçınılmaz bir son olarak ortaya çıkar. Oyunda yalnızlık, iki farklı cinsin ortak sorunu olarak görünse de, insana özgü temel bir sorundur. Özellikle günümüz modern yaşamında insanların farkında olmadan birbirlerinden uzaklaştıkları hatta yabancılaştıkları bir ortamda iletişimsizlik ve bunun sonucu olarak yalnızlık kendini acımasızca hissettirmektedir. Aziz Nesin, Melâ ve Rovni‟nin bireysel yalnızlık sorunundan yola çıkarak, aslında evrensel bir soruna işaret ediyor. Her ne kadar, oyunda yalnızlığı, karıkoca arasındaki iletişimsizliğe, güvensizliğe, kuşkulara, büyük başarıları arzulatan hırslara bağlasak da, Nesin bir noktada yalnızlığın insana özgü olduğunu, insanların bundan kurtulmak için birbirlerine ihtiyacı olduğunu ve birbirlerine sıkı tutunmaları gerektiğini vurgulamak ister. Kitap içinde çok beğendiğim alıntılara da değinmek istiyorum.Aksi taktirde incelemem aslına ulaşmaz: "Alkışlarından doğan suçluluklarını bize ödetecekler. Bu nasıl bir duygu, biliyor musun? Hani işlek bir yoldan bir küçük çocuk karşıdan karşıya geçecektir de tam o sırada son hızla gelen bir araba ... Çocuğa çarpacak . . . (Kulak tırmalayıcı, iç gıcıklayıcı, çok keskin ve uzun firen sesi duyulur. Rovni anlattıklarını yaşayarak ve kendine uygulayarak konuşur) Acı bir firen ... yolcuların çığlıkları duyulur. O güzel yavrunun tekerlekler altında sürüklenerek parçalanışını görmemek için ellerimizle yüzümüzü kaparız. Ama ... ( Gülümser) içimizin en derin bir yerinde de, kendimize bile hiçbir zaman itiraf edemiyeceğimiz bir gizli istek vardır: Çocuğun nasıl ezilip parçalandığını bütün ayrıntılarıyla seyretmek. Onun için yüzümüzü kapadığımız parmaklarımızın arasından, kendimizden bile gizliyerek, çocuğun ezilişini gözetleriz. Seyircilerimiz de, biz gösteri yaparken yere düşünce, çığlıklar atarak ellerini yüzlerine kapayacaklar sonra da, parmaklarının arasından, göllenen kanlarımız içinde nasıl çırpınarak canverdiğimizi gözetliyecekler; sonra da o korkunç olayı yana yakıla başkalarına anlatacaklar. İşte buyüzden, alkışlara yenilmemek için kendimizi durmadan yenilememiz, aşmamız gerekiyor." İnsanlara yönelik; ne denli müthiş gözlem gücü ve saptama yetisine sahip aydınlardan olduğu anlaşılır Aziz Nesin'in harikulade alıntısı üzerinden. Peki şu tirad nasıl? "Ama gerçekte onlar alkışlamıyor beni, ben onlara kendimi alkışlatıyorum. Kendimi alkışlatmak zorundayım; çünkü bu alkış durunca beni parçalıyacaklar ... Parçalanmamak için kendi canavarlarıma kendimi alkışiatmak zorundayım. Benim neden hep böyle alkışianmak istediğimi anlamıyorsunuz. Bunu, doyumsuz bir tutku, sonsuz bir bencillik sanıyorsunuz. Oysa değil öyle ... Kendimi savunuyorum. Canımı korumak için, kendimi hep alkışiatacak güçte tutmak zorundayım. Seyircilerimin maskelerinin altındaki gerçek suratlarını görüyorum: Aç kurtlar. .. Hepsi de, hepiniz de ... Maskelerin altından kurt hırıltılarını, ateşli kurt solunumlarını duyuyorum; alevii kurt gözlerini, kama parıltısındaki dişlerini görüyorum; beni paralamaya hazırlanan ağızlarından sızan sıcak salyalan görüyorum.Alkışlayan elleri değil, pençeleri; pençelerinin yanıp sönen yalazlı tırnaklarını görüyorum. Bir sezseler yorgunluğumu, bitkinliğimi, hep birden saldırıp üstüme beni paramparça edecekler. Yanılıp da kendimi bir bıraksam, koyversem, başım şöyle bir düşse önüme, hele bir kollarım gevşeyip sarksa, gözlerim bir kapansa uykudan, bir sürçse ayağım da tökezlesem, işte o zaman azönce ((Bravool» diye bağıranlar, maskelerini yüzlerinden sıyırıp üstüme çullanacaklar sürü sürü, beni bitirmek, ezmek, parçalamak için ... işte bunun için her zaman dik-diri durmak, her yerde tetikte bulunmak zorundayım. Ne korkunç durum benimkisi ..." Çok uzun incelemelerden biri olmasını isterken bir yandan da sizleri bu değerli ve yetkin esere yönelik sıkmak,boğmak,darlamak istemiyorum. Tek temennim;umarım bir an evvel bu kitabı edinir ve okursunuz.
Tut Elimden Rovni
Tut Elimden RovniAziz Nesin · İstanbul Matbaası · 1970123 okunma
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.