Eline canına sağlık ağabey, ne güzel bir ileti olmuş :)
Elbette - tabi kendimce- öykü yazmak roman yazmaktan zordur , bir başka deyişle kısa anlatmak uzun anlatmaktan meşakkatlidir. Belki de bu nedenle novella yükseliştedir, uzun öykü etkileyicidir. Tabi kısa roman olabileceği gibi uzun öykü de oluyor. Son tahlilde bize ne anlattığı ve nasıl anlattığı meselesine geliyor yazarın.
Hiciv meselesine gelince , gülümsetmek de güldürmekten zordur sanki. Neşe ile hüzün arasındadır çünkü gülümsemek. İnanan-inanmayan herkese saygılarımla vaaz etmeden şu kadarını söyleyeyim. İslam peygamberi için, hiç kahkaha atmadığı ama hiçbir zaman da somurtmadığı söylenir, tebessüm ettiği çoğunlukla. İtidali temsil ettiği vurgulanır.
Sinemaya da çok yer ayırmışsın bu kısa yazında, iyi de etmişsin. Masumiyet-Kader ikilisi açıkçası favori filmlerimdendir. Demirkubuz sineması hatta bütünüyle. Dostoyevski ile çok özdeş bulurum anlatım dilini, arka plandaki fondaki sesleri de çok kıymetlidir, bir sokak sesi, bir tv sesi, bir arka plan muhabbeti genellikle eşlik eder sahnelere. Fakat bu filmlerin bir hayli meraklısı olduğu kanaatindeyim, çok da ıskalandığını az izlendiğini sanmıyorum.
İlk aklıma gelenler bunlar oldu, daha fazla uzatmayayım, teşekkürler.