Gönderi

Allah; “Biz gönüle bakarız, su ve topraktan ibaret olan surete değil” diyor - Sen dersin ki bizim gönlümüz var. Öyle ama gönül arşın yücesindedir, aşağılarda değil! Toprakta da su vardır, sudur ama toprakla karışık… gayri sakın gönlüne gönül deme. Göklerden yüce olan gönül, ya Abdal’ın gönlüdür, ya da Peygamberin. Su, topraktan arındı mı saf olur, artar, her işe yarar. Su topraktan arınınca denize kavuşur; zindandan kurtulur, denize katık olur. Bizim suyumuza dikkat et de bak; toprakta hapsedilmiş. Ey rahmet denizi, sen de çek bizi! Fakat deniz; “Ben seni çekip duruyorum ama sen, ben iyi, tatlı bir suyum demektesin. Senin lafın, seni mahrum ediyor. O zannı bırak da bana gel” demekte. Topraktaki su denize gitmek isterse de ayağını toprak tutmuştur, onu kendisine çekmektedir. Böylece cihandaki her arzu, ister mal olsun, ister mevki, ister ekmek… Bunların her biri seni sarhoş eder. Bunları bulmazsan başın ağrımaya başlar, sersemleşirsin. Bu gam sersemliği, bulamadığın şeyin seni sarhoş ettiğine delâlet eder. Bunların ihtiyaçtan fazlasına meyletme de, sana galebe etmesin, sana bey olmasın! Sen; ben de gönül sahibiyim, başkasına ihtiyacım yok, Allah'a ulaştım diye baş çekersin ama, Bu halin, toprakla bulanık olan suyun, ben de suyum, neden başkasından yardım isteyecekmişim ki diye serkeşlik etmesine benzer. Bu bulaşık şeyi gönül sandın da gönlünü gönül sahiplerinden çektin. Süt, bal sevdasına düşen bu gönlün, gönül olmasını reva görür müsün, sen söyle?! Hazreti Mevlana, Mesnevi Şerif, c.III b.2244
·
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.