Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

136 syf.
·
Puan vermedi
Sonuç ve Değerlendirme Bilindiği üzere alimlerce muteber kabul edilen bazı hadis kaynaklarında zayıf hadislerin yer alması sorun olmuş, değişik kesimlerce tartışılarak tenkitler yöneltilmiştir. Bazı tenkitlerin yerinde ve haklı olduğunu kabul etmekle beraber, bir kamsının, hadis kaynaklarını yanlış ya da farklı okuma yönteminden kaynaklandığı için, yersiz ve haksız olduğunu söylemek yanlış olmaz. Örneğin ricâl eksenli Müsned ve Mu'cemlerin genel amacı arşivleme olduğu için, müellifleri, eserlerini oluştururlarken mütesâhil davranmış, hadisin muhtevasına göre bilinçli olarak zayıf rivayetlere de yer vermişlerdir. Bab eksenli Cami' ve Sünenlerde ise, babına göre bazen zorunlu ve kaçınılmaz olarak zayıf hadislere de yer verilmiştir. Eğer müellif, hadisin zayıf olduğunu belirtmiş ve zayıflık sebebini de açıklamışsa, bunu mutlaka bir sebebe binaen eserine almıştır. Her bir hadis müstakil bir şekilde hüküm kaynağı olarak değil de, bab eksenli ve bab içindeki fonksiyonuna göre ele alınırsa, bu durumun eser ve müellif için bir nâkısa teşkil etmediği görülecektir. Önemli olan bu sebebi keşfetmek ve verilmek istenen mesajı doğru algılamaktır. Yoksa hiçbir müellif zayıf ya da münker olduğunu belirterek bir hadisi eserine tenkit edilmek için almaz. Bununla beraber bir müellif, durumunu belirtmeksizin zayıf- veya asılsız bir rivâyeti bir hükme dayanak olarak zikretmişse, da bir tenkit sebebidir. Çünkü sıhhat kriterlerini isabetli bir is şekilde uygulayamamış demektir. Bir hadis kaynağında yer alan bütün hadislerin, müellifinin yaptığına, metot ve amacına bakılmaksızın, tek tek müspet manada hüküm kaynağı olarak algılanması, bazı eserler için ciddi bir sorun teşkil eder. Çünkü böyle bir yaklaşımın, kaynak niteliğin deki herhangi bir eserde, zayıf hadisin varlığına tahammül yoktur. Oysa müellifin bâb içinde rivayete yüklediği fonksiyon, bazen onun zayıf olmasını zorunlu kılabilir. "Hadis eksenli" yaklaşıma göre müellifin fıkhi bir amaç gütmesinin veya olağanüstü bir seçim yapmasının ya da rivayeti zikrettiği yerin hiçbir önemi yoktur. Müelliften beklenen zikrettiği hadislerin sahih olmasıdır. Çünkü bu yaklaşıma göre hadis eserleri sadece birer hüküm kaynağıdır. Bir konu hakkında lazım olan sahih bir hadisi bulmak yeterlidir. Oysa hadisler "bab eksenli" ele alındığında, özellikle alel-ebvab konulu hadis kaynaklarının zayıf hadis zikretmelerinin amaçsız olmadığı görülecek, böylece, en azından bir kısmi, sorun olarak algılanmayacaktır. Örneğin Müslim her bâbın ilk hadisleri dışında mutabaât ve şevahid ve benzeri amaçlarla zayıf hadisler de zikreder. Çünkü onun için aslolan ilk hadislerdir. Tirmizi ise bab içinde zikrettiği birçok zayıf hadisin durumunu açıklar; bunları ya bâb içinde başka bir hadisi desteklemek veya durumdan haberdar etmek ya da ulemânın ameline mazhar olduğu için zikreder. Aslında bu tür eserlerde, musanniferinin, babların ihtiva ettiği hükme sağlam dayanak sunup sunamadıklarına bakmak gerekir. Eğer zikrettikleri bâbın ihtiva ettiği hükme sağlam bir dayanak sunabilmişlerse, daha sonra değişik amaçlarla aynı babın içinde zayıf hadis zikretmelerinin tenkit edilecek bir yanı kalmaz. Önemli olan, eserden, bu durumu bilerek yararlanmak, hadisleri tek tek hüküm kaynağı olarak değil, bab eksenli ele almak ve içinde sahih bir rivâyeti bulabilmektir. Bu yaklaşım hem yararlanma ve hem de tenkit noktasında yanılgıları en aza indirecektir. Burada şunu da belirtmekte yarar var: Hadis kaynaklarındaki her hadisi hüküm kaynağı olarak algılamak farklı bir şeydir; ihtiyaca göre hadisleri alıp yorumlamak ve ona göre yararlanmak ayrı bir şeydir. Bab eksenli yaklaşım bize hadis kaynaklarını sıhhati bir de algılamamıza yardımcı olacaktır. Alel-ebvab eserler, babları çoğu kez olgudan nassa hareketle oluşturulduğu için, tasnif edildikleri dönemlerde toplumun inanç, det ve sosyal hayatına yön vermek gibi bir fonksiyon icra etmelerinin yanı sıra, itikâdi, fikri ve fıkhi problemler çerçevesinde günlük tartışmalara çözüm getirmek gibi bir görev de ifà etmekteydiler. Örneğin Buhâri'nin Sahih'inde imanın artıp eksilmesi ile ilgli bab, Ebu Davud'un Sünen'inde "men kale” şeklinde yer alan bablar, olgudan nassa giden bir metotla teşekkül eden bablardır ve tartışılan meselelere cevap niteliği taşımaktadır. Bunu şu örnekte daha da somutlaştırabiliriz: Ebû Davud’un "Namazı kesen/bozan seyler babı”'nda sunduğu maddelerin her biri için, hemen arkasından, "kılanın önünden kadının geçmesi namazı bozmaz diyen kimse ile ilgili bab”, "kılanın önünden merkebin geçmesi namazı bozmaz diyen kimse ile ilgili bab”, “kılanın önünden kopeğin geçmesi namazı bozmaz diyen kimse ile ilgili bab”, "kılanın önünden geçen hiçbir şey namazı bozmaz diyen kimse ile ilgili bab” şeklinde peş pese zikrettiği bablar,ilgili babtaki maddelere ve farklı görüşlere cevap niteliği taşımaktadır. Cevap niteliği taşıyan rivayetler içinde zayıf olanlar da bulunabilmektedir. Bu durumlarda sıhhatten ziyâde mevcut rivayetlerin ilgili bâblarda nakli söz konusudur. Müellif bunu yapar- ken hadislerin durumunu da belirtir. Aslında bu, bir manada söz görüş ve iddiayı olumsuzlama operasyonudur. Zira Ebu Davud, "namazı bozan şeyler babı" altında zikrettiği hadislerin belirttiği sıhhat durumlarıyla, aslında namazı neyin bozmadığını ortaya koymaktadır. Çünkü, "Sizden biriniz sütresiz namaz kılarken önünden köpek, eşek, domuz, Yahudi, Mecusi ve kadın geçerse konusu namaza bozulur." rivâyetinde, namazı bozduğu ifade edilen hususların münker bir rivayete dayandığını ortaya koymakla, aslında konusu hususların namazı bozmadığını ifade etmiş olmaktadır. Burada hükmü belirleyen, rivayetin münkerliği yani zayıflığıdır. Diğer bir ifade ile müellif hadiste söz konusu edilen meselelerin münker hadîsle sabit olamayacağını ifade etmiş olmaktadır. Olumsuz bi uygulama, çürük bir delile dayanıyorsa, o çürüklüğü ortaya koymak suretiyle bazen olumsuz bir uygulamanın olumlu hale dönmesine vesile olabilir. Dolayısıyla bazen zayıf ya da münker nitelikli bir rivayeti nakletmek, bizatihi çözümün kendisi olabilir. Çünkü burada probleme cevap, rivâyetin zayıflığıdır. Buna göre zayıflığı belirtilerek zikredilen her hadis, her zaman olumsuz bir durum arz et Önemli olan hangi maksatla zikredildiği ve bab içinde icra ettigi fonksiyondur. Ancak, burada, musanniflerin iki zıttan birini men- uh görme eğilimlerini de hesaba katmak gerekin. Zayıf hadislerin 'hadis kaynaklarında neden yer aldığını değil de, 'bizatihi varlığını tartışmak', olumsuz bir imaj bırakır. "Filan müellif eserinde zayıf hadis nakletmiştir.", demek bir olumsuzluk beyanıdır. Ancak "filân müellif şu sebeplerden dolayı eserinde zayıf hadisler nakletmiştir." sözü, olumlu bir ifadedir. Bir eserde her hadis sadece hükme medar olmak maksadıyla zikredilmez. Bazen hükme medar olan sahih bir hadisi desteklemek için zikredilir Bazen sadece bir hüküm için birkaç hadise yer verilir. Bu hadisler tek tek müstakil olarak ele alındığında isnad güve açısın dan sadece biri ele alınabilecek durumdadır. Ancak bâb içinde ve toplu olarak bakaldığında hepsinin de bir görevi ve zikrediliş amacı vardır. Mütabaat ve seváhid amaçlı zikredilen hadisler böyledir. Münker ve vahi derecede zayıf olan bir hadis ise bazen olumsuzlama yoluyla bir durumu açıklığa çıkarmak için zikredilmiş olabilir. Örneğin bir kanaat vahi derecede zayıf bir hadise dayanıyorsa ve onun yanlışlığını ortaya koyacak sahih bir rivayet de yoksa o kanaatin yanlışlığı ancak dayanağının çürüklüğünü ortaya koymakla mümkün olur. Burada olumsuzluktan olumluya bir gidiş söz konusudur. Zayıflıkları beyan edilerek zikredilen baza yetlerin böyle bir fonksiyon icra etmek için zikredildiklerini söylemek yanlış olmaz. Onun için hadis musannifleri bazen hadisin zayıflığı ile bile bir mesaj, bir hüküm beyan etmek istemişlerdir. Yoksa hiçbir hadis müellifi, topluma yön vermek için oluşturduğu eserine, olumsuzluk olduğunu bile bile ve zayıflığını beyan ederek gerekçesiz bir şekilde zayıf hadis nakletmez. Bu durum bize ale'l-ebvab hadis kaynaklarını 'hadis eksenli' değil, 'bâb eksenli' ve bablarla ne verilmek istendiğini dikkate alarak okumayı gerektirir. Aksi takdirde, hadis musannifleri hakkında bu kadar olumlu beyanlar nakledildikten sonra 'şu eserinde şu kadar zayıf hadis var- dır' demek, birbiriyle çelişir; yapılan olumlu beyanların gerçek dışı ve güvensiz olduğu sonucu ortaya çıkar. Müellifin zikrediş amacını tespit edip ortaya koymadan ve özellikle bizzat kendisinin yaptığı değerlendirmeleri dikkate almadan hadisleri kullanmak/nakletmek müellife bir haksızlıktır.
Hadis Kaynaklarının Dili
Hadis Kaynaklarının DiliCemal Ağırman · Rağbet Yayınları · 09 okunma
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.