"Altın Balık" yazarın dilimize çevrilmiş tüm kitapları içinde kafalarda hiçbir soru işareti bırakmayacak kadar anlaşılır ve akıcı bir dille kaleme alınmış tek romanı. Ancak yazar bu kitabında maalesef kendini tekrar etmiş biraz. Özellikle "Çöl" isimli romanını okuduysanız, 17 yıl sonra neden böyle bir kitap yazmış acaba diye kendinize sorabilirsiniz. Kitabın bence tek eksi yönü başka bir romanın yansıması olması. Genel olarak tüm kitaplarına baktığımızda yazarın sürekli benzer konular etrafında döndüğünü söylemek yanlış olmaz bence. Bu konular içinde yazarın en çok üzerinde durduğu konu ise kimlik arayışı temasıdır. "Altın Balık" altı yaşında kaçırılan ve satılan siyahi bir kızın, Leyla'nın kimlik arayışını anlatıyor. Leyla bu yolculuğa Fas'ta başlıyor, oradan Fransa ve Amerika'ya kadar uzanıyor ve nihayetinde başlangıç noktasına geri dönüyor. Küçük bir balığın koca okyanusta varolma savaşı gibi Leyla da kendisine tümüyle yabancı bir dünyada kendini bulma ve tanıma mücadelesi içerisine giriyor. Genelevlerden hastanelere, kenar mahallelerden konaklara kadar pek çok yerde yatıp kalkıyor. Tanıdığı insanlar ve yerler ona her zaman yabancı ve tehlikelidir. Leyla bu gerçeği okuyucuya şöyle itiraf ediyor: "Çocukluğumdan beri insanlar sürekli beni ağlarının içine atıyorlardı. Beni duygusallıklarının, zayıflıklarının tuzaklarına düşürüyorlardı." Gittiği hiçbir yerde uzun süre kalmaz, çünkü bir yere ait olmak bir kimlik kazanmak demektir, böyle yaptığı takdirde hiçbir zaman kim olduğunu öğrenemeyeceğinden sürekli yer değiştirir. Tüm bu yolculuklarında sadece kendini bulmaya yaklaşmaz aynı zamanda insanoğlunun acısını, yalnızlığını ve sefaletini de keşfeder. Aşk, kimlik, bir gruba, bir aileye ait olma ihtiyacı kitapta okuyucunun en çok dikkatini çekecek unsurlar. Keyifli okumalar.

Altın BalıkJean-Marie Gustave Le Clezio · İletişim Yayınevi · 200011 okunma

·

68 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.