Gönderi

1931 sonbaharında bir gece “eğitim” konuşuluyordu. Aydın milletvekili Reşit Galip lafını esirgemeyen, atak bir devrimciydi, Mustafa Kemal’in Harbiye’den öğretmeni olan milli eğitim bakanı Esat Sagay’ı hayli sert dille eleştiriyordu, gericilikle suçluyordu. Mustafa Kemal dayanamayıp, “burada bulunmayan hocam hakkında böyle konuşmanıza müsaade edemem” deyince, Reşit Galip kafa tuttu, “biz karşılık beklemeden yırtık gömlekle çalışıyoruz, siz bizi azarlıyorsunuz” deyiverdi! Sofra tel gibi gerilmişti. Mustafa Kemal babacan ses tonuyla karşılık verdi. “Yoruldunuz artık, buyurun istirahat edin” diyerek, kibarca sofradan kalkmasını istedi. Ama, Reşit Galip geri adım atmadı, tam tersine diklendi. “Burası sizin sofranız değil, milletin sofrası, milletin işlerini görüşüyoruz, burada oturmak sizin kadar benim de hakkım” dedi. Hava iyice buz gibi oldu. Memleketin en güçlü insanı Mustafa Kemal, demokrasi tarihine geçecek bir davranışta bulundu… “Öyleyse ben kalkayım” dedi! Kalktı, salondan çıktı. Bu hadise kulaktan kulağa yayıldı. Reşit Galip mahcubiyetinden insan içine çıkamaz hale gelmişti. Bu tatsızlığa da yine Mustafa Kemal son verdi. Bir hafta kadar sonra Reşit Galip’i yine sofraya davet etti, hiçbir şey olmamış gibi sohbet etti. Hatta, fikirlerini savunmak için kendisine bile kafa tutmaktan çekinmeyen bu coşkulu devrimciyi milli eğitim bakanı yaptı!
Sayfa 379 - Kırmızı KediKitabı okudu
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.