Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Çağımızda özellikle siyasi tartışmaların seyrini Karl Jaspers uzun yıllar önce aşağıdaki biçimde tanımlıyor: Tartışmalar temelli bir görüşü desteklemiyor. Dilde gerekçelendirilen cümleler ortaya atılıyor. Sık sık konu değiştiriliyor. Cümleler bir merkez etrafında dolanmıyor. Duygusal konuşuluyor. Devamlı birbirinden teğet geçer şekilde konuşuluyor. Hiçbir neticeye ulaşılmıyor. Sadece pes ediliyor veya yarım bırakılıyor.9 Aslında sorun, tek bir şey, olgu veya olay hakkında farklı görüşlerin ortaya çıkması değil, bu farklı görüşleri temsil eden öznelerin birbirlerini, görüşleri arasındaki farklılıkları veya benzerlikleri aynmsayamamalarında ve ifade edememelerinde baş gösteriyor. Herhangi bir gazetede yer alan, herhangi bir haberin altındaki okuyucu yorumlarına göz attığınızda, okuyucuların önemli bir kısmının, yukarda yer alan basit bir haber metninden hiçbir şey anlamadıklarını görebilirsiniz. Ya da fikir bakımından bölünmüş toplumlarda, 12 Eylül öncesi Türkiye’de, yakın dönem Balkanlar’da veya 2015 yılında Orta Doğu’da, insanların gerçeklik algılarındaki farklılığın ulaştığı uç noktalarda, birbirlerini öldürmek yerine, gerçekliğin bilgisini birbirlerine aktarmak suretiyle, birbirlerini ikna etme şansları olduğunu varsayabiliyor muyuz? Aslında insanların birbirlerini anlamamaları, sadece taraflarına tinsel acı ve sıkıntı vermekle sınırlı olsa, bunu fazlaca sorun etmeyebilirdik. Ancak günümüzde, büyük ölçekli toplumsal çatışmaların, etnik, dini, kültürel, cinsel, vb. ayrımcılıklar temelinde gerçekleşen savaş ve katliamların, yukarda saptamaya çalıştığımız “anlaşamama” zemininde yeşermesi, sorunu ürkütücü bir niteliğe büründürüyor. Meselenin önemi, sanki moda söylemle “algı operasyonları, dezinformasyon, psikolojik yönlendirme” gibi tanımların ötesine uzanan, daha kapsamlı bir kavramsallaştırma talep ediyor. 9 Karl Jaspers: Kleine Schule des philosophischen Denkens. Piper. MünchenZürich 2000. S. 76
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.